|
TARİHİN TAVAN ARASINDAN TOPLADIĞIM KIRINTILARDAN BİR DEMET Tarihten gelen bazı olaylar vardır ki günümüzde deyim gibi dilimize yerleşmiş olup ve bizlerde işin aslını bilmeden kullanıp dururuz. İşte onlardan bir kaçı: FESİN İÇİNDEKİ KAFA KÂĞIDI Osmanlı Devleti uyruklarına verilen 24X35 cm boyutlarında tek yaprak kimlik belgeleri, 1863’te yapılan tahrir-i nüfus ( genel nüfus sayımı) sonrasında verilmeye başlandı. Halk arasında nüfus tezkeresi, nüfus kağıdı denen bu belgenin ön yüzünde, bezemeli bir çerçeve içinde matbu olarak üstte padişahın tuğrası ve “Devlet-i Aliyye –i Osmaniye tezkeresidir” başlığı, alt sol köşede Nezaret-i Umur-ı Dâhiliye “(İçişleri Bakanlığı) mührü vardır. Tezkirede, kişinin ismi ve şöhreti, baba ana adları, doğum yeri, tarihi, dini, mesleği, evli olup olmadığı, boyu, göz rengi, nüfus kütüğü, Osmanlı uyruğu olduğuna ilişkin kayıtla, 1 kuruşluk pul, mühür ve tarih, arka sayfada ise diğer bolümler vardır. Tezkirelere kafa kağıdı denilmesinin sebebi, erkeklerin bu belgeyi sekize katlayıp feslerinin içinde ki kesede taşımalarındandı. Böylece Osmanlının simgesi olan fesle, uyrukluk belgesi tezkire daima bir arada bulundurulur. Kontrollerde “Kafa kağıdını çıkar” dendiğinde, tezkire göstermeyen karakola götürülürdü. İşte “kafa kâğıdın ne?” Sorusunun hikâyesi bu. KAYMAKAM VEKÂLETEN YÖNETİCİ “Kaim-i makam” (makamda duran), yetkileri üstlenen vekil demektir. Osmanlı Devleti’nde, sadrazam sefere gittiğinde, dönüşüne kadar payitaht İstanbul’da sadaret kaymakamı unvanıyla bir vezir kendisine vekâlet ederdi. Aynı sırada padişahta Edirne’de ise bir başka vezir sadrazamın ikinci vekili olarak ve rikâp kaymakamı unvanıyla padişahın yanında bulunur; payitahttakine İstanbul kaymakamı denilirdi. Tanzimat döneminde, taşra yönetiminde düzenlemeler gidilirken vilayet ve sancakların, kaza denen bölgeleri, konumlarına göre kaza kaymakamlığı ve nahiye müdürlüğü olarak teşkilatlandığında, kazayı vilayet valisinin vekili sıfatıyla yöneten mülkiye amirlerine kaymakam dendiği gibi, orduda da binbaşılıkla miralay(albay) arasında ki rütbeye de kaymakam denilirdi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında bir ara, vali karşılığı(İlbay), kaymakam yerine (İlçebay), sözcükleri benimsendi. Ancak bunlar ve şarbay(belediye başkanı), saylav(milletvekili), Kamutay (Büyük Millet Meclisi), gibi daha birçok Türkçe karşılık yasallaşamadı. Askeri rütbe kaymakam yerine ise yarbay öngörüldü. Sonuç: Günümüzde de il ve ilçe yöneticilerimiz Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre ama Osmanlı Devleti’nden kalma vali, kaymakam sanlarıyla görev yapıyorlar. Adnan GÜLLÜ Tarih Araştırmacısı |
|