ÖĞRETMENLERİMİZ “Bana çiçek getirin, dünyanın bütün çiçeklerini buraya getirin! “Köy öğretmeni Şefik Sınığ’ın son sözleri. Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum Bütün çiçekleri getirin buraya Öğrencilerimi getirin, getirin buraya Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer Bütün köy çocuklarını getirin buraya Son bir ders vereceğim onlara Son şarkımı söyleyeceğim onlara Son şarkımı söyleyeceğim Getirin getirin… ve sonra öleceğim….. Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni….. Ceyhun Atıf Kansu Öğretmenlerimiz; dünümüzü günümüze, günümüzü yarınlarımıza bağlayan toplumsal köprülerimiz. Hem anamız hem babamız, hem kardeşimiz hem dostumuz. Yeri geldiğinde sırdaşımız, öğretmenimiz, her şeyimiz. Elbette ki anılarımızda, şiirlerimizde, hikayelerimizde romanlarımızda hep onlar var ve onlar anlatılmakla bitmezler. Ben, öğretmen denildiğinde üç yüz atmış beş günümü yirmi dört kasım sayarım. Bu sayımımda da öğretmenlerimizi hak ettikleri yerlerde düşünmek isterim. Bir öğretmen ki gerekli ve yeterli zamanını öğrencilerini düşünerek geçiriyorsa, öğrencileri için daha fazla neler yapabileceğinin hesaplarını yapıyorsa işte bu bizim öğretmenimiz. Bizim öğretmenlerimizden, hala içimizde yaşayanları düşündüğümde; Bin dokuz yüz atmışlı yıllarda Elbistan Cumhuriyet İlkokulu’nun Gıyan öğretmeni (Gıyan Karabekirç). Gıyan öğretmenin bir cebinde şeker, bir cebinde leblebi eksik olmazdı. Gıyan öğretmenin gözleri hep devamsız öğrencileri arardı. Devamsız öğrencilerin arada bir okula uğrama meraklarını iyi takip ederdi. Okula arada bir uğrayan öğrencilere hemen sarılırdı. Leblebi seviyorsa leblebi, şeker seviyorsa şeker verirdi. Okulun devamsız öğrencilerini, sevgisiyle, ikramlarıyla okula alıştırırdı, okulu sevdirirdi. Elbistan İsmet Paşa İlkokulu’nun Baş Öğretmen’i Kazım Bey (Kazım Türkmen); Öğrencilerinin yeteneklerini, becerilerini sürekli izlerdi. Öğrencilerini birer ikişer odasına çağırır, yetenekleri ile ilgili çalışmalar yaptırır, birbirleriyle yarıştırarak kaynaşmalarını, paylaşmalarını, dayanışmalarını sağlardı. Diğer öğretmenlerimiz de çeşitli yöntemlerle hep öğrencilerine bir şeyler vermek için var olduklarını gösterirlerdi. Tüm öğretmenlerimizin de bir Gıyan Öğretmen, bir Kazım Başöğretmen gibi olduklarına inandığım için üç yüz atmış beş günü yirmi dört kasım olarak düşünüyorum. Değerli şairimiz Celalettin Kurt’un “Gönlünüz Çiçek Tarlası” dediği gibi ben de öğretmenlerimizin gönlümüzün çiçek tarlaları olduğunu düşünüyorum. Çünkü gönlümüzün çiçekleri çocuklarımızı öğretmenlerimize teslim ediyoruz. Öğretmenlerimiz o çiçeklerimizi eğitimle besleyip büyütüyorlar. |