Anne-babaların ergenlik çağındaki çocukları ile ilgili yakınmalarıyla sık sık karşılaşmaktayız. Bu yakınmaları kısaca şöyle sıralayabiliriz. -Hırçınlaştı. -Ders başarısı düştü. -İsteklerin sert bir dille ifade ediyor. -Aşırı derecede alıngan. -Olur, olmaz şeye ağlıyor. -Evde huysuz, dışarıda ise sıkılgan. -Giyimine, saçına, süslenmeye aşırı düşkün. -Asi tavırları var. -Banyo yapmak istemiyor. -Saçlarını kestiremiyoruz. -Adeta yatarak oturuyor. -Arkadaşlarına çok düşkün eve girmek istemiyor. Annelerin babaların bunca yakınmaları ile karşılaşılan ergenlik dönemi, insan yaşamının en önemli gelişim dönemidir diyebiliriz. Henüz yetişkin olmasalar bile artık çocukta sayılmayan ergenler, çoğu kez ileri gidip-gelmeleri(Med-Cezir) içeren güç bir dönem geçirirler. Ergenlerin kendilerinden beklenen statü ve roller açısından konumları belirgin değildir. Ergenlik döneminin belki de en şanssız yönü bir yetişkinin ergenler için yaygın olarak beslediği tutumlar ve bu dönemin anlaşılamamasıdır. Bu dönemde ergenlerin büyük ölçüde rehberliğe gereksinimleri vardır. Bunun yanında anne-babaların ergen çocukları ile baş etmede yardıma gereksinim duydukları bilinmektedir. En önemli noktada anne ve babaların ergenlik dönemi ve özellikleri ile ilgili bilgi eksiklerini hem anne-babayı hem de genci üzecek iletişim biçimine neden olmaktadır. Öyle ki bazen aileler çocuklarında gördükleri davranışların bu dönemde görülebilecek davranışlardan olduğunu bilmedikleri için çocuklarıyla çatışmaktadırlar. Öyleyse ergenlik dönemi özelliklerinin bilinmesinde sağlıklı ebeveyn çocuk iletişimi ve çocuğun bu dönemi fırtınasız atlatması açısından yarar vardır. Ergenlik dönemi zaten fırtınalı bir dönemdir. ERGENLİK TANIMI: İnsanda bedence-boyca büyümenin, hormonsal, cinsel, sosyal, duygusal, kişisel ve zihinsel değişme ve gelişmelerin olduğu buluğla (Adölesan) başlayan ve bedence büyümenin sona ermesi ile sonlandığı düşünülen özel bir evredir. Gençlik ise ergenliği de kapsayan ve üst yaş sınırlarının daha geniş olduğu bir çağdır. Gençlik sözcüğünün ergenlik yerine kullanılması yanlış olmaz. Ergenlik dönemi yaş sınırları, toplumla iklimler ve kişilere göre değişim göstermekle birlikte aşağıdaki sınırlar genel olarak kabul edilmiştir. ERGENLİK DÖNEMİ: A- Buluğ: Kızlar (11-13 yaş) Erkekler (13-15 yaş) B- Ergenlik yılları: (11-13 yaşlarında) ( 17 yaşına kadar) C- Ergenlik sonları: (18-21 yaşları) Buluğ döneminde bedensel değişmelerin hızla yaşandığı ve en huzursuz en huysuz olduğu dönemdir. Ergenliğin ilk yarısı (11-17 yaşlar) genel olarak olumsuzluk çağı diye adlandırılır. Anne ve babaların bu dönemi çok iyi özümsemeleri, hoş görü ortamında, uyum içinde geçmesini sağlamaları gerekmektedir. Bu dönem ergenin duyguları değişkendir. Biraz önce neşeli ve gülen ergeni hemen sonra karamsar, öfkeli kapıları çarpıp ağlarken görebilirsiniz. Yaş ve çevresel koşulları değiştikçe ergenlik döneminin sonlarına doğru (17-18 yaştan sonra) genç daha olumlu ve uyumlu birey haline gelir. Ergenlik dönemi “cinsel olgunlaşma ile başlayan ve bireyin ana-baba denetiminden kurtulması ile sona eren dönem olarak da tanımlanabilir. Bu dönem hızlı sürekli gelişim ve değişim dönemi olarak bilinmektedir. Bu çağlarda anne-babası ve yakın çevresindeki yetişkinler tarafından ne tam yetişkin, ne de çocuk olarak algılanmakta, anne-baba ve yetişkinler gençlerin neleri yapabilecekleri, neleri yapamayacakları konusunda, birbirinden farklı fikir ve yaklaşımlar öne sürmektedirler. Oysa bu dönemde ergen “Ben kimim?” sorusunu kendi kendine kanıtlamak durumundadır. Ergenliğin esas teması(konusu) bireyin kim olduğunu, neye inanıp değer verdiğini, hayattan ne elde etmeyi beklediğini, değerlendirmesini içeren bir kimlik kazanma sorunudur. Ergenlerdeki bedensel (fizyolojik) değişimlerden burada söz etmeyeceğiz. Ancak kısaca ergendeki değişimler nelerdir? Bunları özetle belirtirsek; DAVRANIŞLARDAKİ DEĞİŞİMLER: YALNIZLIK İSTEĞİ: Her genç yalnızlığını paylaşacağı ayrı bir odasının olmasını ister. Odasında saatlerce kalabilir. Küçük nedenlerle kızabilir, kırılabilir. Gencin bu isteğinin normal karşılanması gerekir. İSTEKSİZLİK OLUŞABİLİR: Hızlı bir bedensel gelişme içinde olduklarından enerjilerini kullanamazlar. Sonuçta isteksizlik oluşabilmektedir. Ayrıca bir takım ağrılar, sızılar da hissedilebilir. Tüm bu durumları derslere de yansımaktadır. İlkokulda gösterilen başarıda düşüş söz konusu olabilir. Bundan çok kaygı duymamak, bu dönemde başarı düşüşü yaşanabileceğini bilerek çocuğa yaklaşmakta yarar vardır. Bu dönemde isteksizliğe bağlı olarak can sıkıntısı, huzursuzluk oluşabilmektedir. Bunun nedeni ise bedendeki değişimlerdir. Ergenlerde sürekli bir şeylerle ilgilenme isteği vardır. Ergenler hareketli, yerinde duramaz bir durum sergilerler. Bu durum okulda da böyledir. TOPLUMDA ZITLIK DURUMU YAŞANABİLİR: Ergen, sürekli içinde bulunduğu ortama karşı çıkar. Bu durum bu dönemin belirgin özelliklerinden biridir. Bu nedenle de çevresi ile olan ilişkilerinde (aile, okul, arkadaş) geçimsizlik oluşabilir. OTORİTEYE KARŞI DİRENİŞ EĞİLİMLERİ: Her ailede otoriteyi temsil eden bir kişi vardır. Türk toplumunda bu genellikle babadır. Gelişmekte olan ergenin karşı çıkacağı ilk kişi otoriteyi temsil eden kişidir. Özellikle 13 yaş ergenin en huzursuz, en geçimsiz olduğu, her şeye karşı çıktığı bir dönemdir. KARŞI CİNSE OLAN ZITLIK: Genellikle bu dönemde kızlar ve erkekler birbirlerini sevmezler. Ancak birbirleri olmadan da yapamazlar. Sürekli karşı cinsten olanları küçük düşürme eğilimine girebiliyorlar. DUYGUSALLIĞIN ARTMASI: Bu dönemde çok fazla duygusal olabilmektedirler. Ancak bu durum biçim değiştirerek kendini gösterir; -Karamsarlık oluşur. -Kendilerine söylenen şeyleri ters anlarlar. -Çabuk sinirlenirler. -Hiçbir şeyden hoşnut olmazlar. -Küçük nedenlerle hemen ağlama davranışları görülebilir. KENDİNE GÜVEN DUYGUSU AZALABİLİR: Bu dönemde kendine güven duygusunda azalma görülür. Bunun nedeni bedensel gelişimle ilgili kaygıların duyulması ve onlardan beklenen rollerin yoğunluğudur. Şöyle ki ergenden “ iyi bir öğrenci, iyi bir evlat” , “iyi bir abla-ağabey” olması beklenir. İşte çocuklardan beklenen bu mükemmeliyetçi özellikler özgüveni sarsmaktadır. Yine bu dönemde çekingenlik oluşabilir hayalcilik oluşabilir. ERGENLERİN KAYGILARI Ergenlik dönemi bireyin kendisi ile ilgilendiği dönemdir. Bu ergenlerin kaygılarının, sıkıntılarının çeşitliliğinden anlaşılır. Kaygı konularını şöyle sıralayabiliriz. Bedeni ile ilgili kaygılar: Bedensel görünümü, boyu, güzel veya yakışıklı olmadığı, sakarlık, yeterli uyumamak, sağlığı ile ilgili kaygılar. Kişilik ile ilgili kaygılar: Kendini aşağı görme, kendine güveni olmamak, kendini yetersiz görmek, sık sık öfkeye kapılmak, küçük şeylere üzülmek, olayları ciddiye almak. Aile ve yaşamına ilişkin kaygılar: Kendisine ait bir odasının olmaması, cinsel sorunlarını aile ile paylaşamaması, arkadaşları ile dışarı çıkamaması, çocuk yerine konmak, ailenin arkadaş çevresine-tercihlerine-isteklerine karışması, özgürlüğünün kısıtlanması. Sosyal ilişkilerine yönelik kaygılar: Yeni tanıştığı insanlarla nasıl konuşacağını bilememesi, arkadaş edinememe. Medeni cesarete ulaşamaması gibi. Din ve ahlak konularındaki kaygılar: Ölüm konusu, din konusunda yeterli bilgiye sahip olamamak, daha fazla bilgi istemek, neyin yanlış neyin doğru olduğunu henüz bilememek. Okulla ilgili kaygıları: Dikkatini toplayamama, çalışma yöntemini bilememe, çalışırken hayal kurma, derse kendini verememe, çalışmak isteyip de çalışamama, kendini derste ifade edememe, etkili bir programın olamaması, not kaygısı, sınav kaygısı, uzun süre kendisini t.v den ve bilgisayardan(internet) alamama, zaman kaybı. Meslek seçimi ile ilgili kaygılar: Yeteneklerinin, ilgilerinin ne olduğunu bilememek, hangi mesleği seçeceğini bilememek, bu konuda ailenin meslek seçimine karışması. ERGENLERİN ÇELİŞKİLERİ -Ergenler aşırı derecede bencildirler. Ancak bunun tam karşıtı fedakârlık davranışında da bulunabilirler. Bu durum bir çelişki oluşturmaktadır. -Otoriteye karşı direndikleri halde bağlandıkları kişiye de sonuna kadar bağlanabiliyorlar. -Ergen kendisine karşı çok negatif ve içten, saygılı davranılmasını ister. Ancak kendisi başkasına karşı kaba ve sert davranabilir. -Çok iyimser, her şeye dört elle sarılan yorulmaz bir tablo sergilemesine karşın, kötümser, içe kapanık, uyumsuz olabilir. KİMLİK VE ARKADAŞLIK Daha önce de söz ettiğimiz gibi bu dönemin gelişimsel özelliği kimlik oluşturmaktır. Eğer birey daha önceki gelişimsel dönemlerini sağlıklı bir biçimde atlattıysa, gerek aile ile gerek sosyal ilişkilerindeki çatışmaları çözebildiği oranda sağlıklı kimlik oluşturur. Kimlik oluşumu da özdeşleşme ile başlamaktadır. Yani ergen çevresinde gördüğü, beğendiği, etkilendiği, değerli saydığı kişileri kendisine ideal kişi olarak kabul eder, onlarla özdeşleşir. Bu kişiler gencin öğretmeni, arkadaşı, sevdiği sanatçı, hatta bir roman kahramanı olabilir. Ergen giyim tarzı konuşma ve tavırlarında da bu kişileri taklit eder özdeşleşir. Bu aşırıya kaçmadıkça doğal bir süreçtir. Ergende böyle davranışlar görüldüğünde, küçük düşürülmemeli, alay edilmemelidir. Çünkü bu doğal bir gereksinimdir ve sonuçta ergen özdeşleşme yoluyla kimliğini bulacaktır. Ergenlik dönemi hassas ve stresli bir dönemdir. Özellikle 13 yaş üzerinde durulması gereken bir yaştır. Bu dönemde ergen daha huzursuz, daha gergin, daha uyumsuz bir yapı içindedir. Çocuğun kolaylıkla dışarıya kapılabileceği olumlu- olumsuz etkinliklere yönelebileceği dönemdir. Bu nedenle özellikle bu dönemde ergenin sosyal ilişkilerinin arkadaş çevresinin bilinmesi ve çocuğa fark ettirilmeden kontrol altına alınması gerekmektedir. ERGENLERİN İLGİLERİNİN ÖZELLİKLERİ -Ergenlerin ilgilerinde bir ölçüsüzlük söz konusudur. -Duygu düşünce ve davranışlarında bir aşırılık söz konusudur. -Ergenlikte ilgiler çabuk söner ve yeni ilgiler ortaya çıkar -Ergenlik döneminin başında ilgilerde bir dengesizlik görülür. Ergenlik yılları ilerledikçe bu dengesizliklerde azalmalar görülür. Ergenlik çağında çocuğu olan anne babaların: yukarıda sayılan ergen özelliklerini bilmeleri, onları anlayabilmeleri ve ona göre tutum ve davranışlar göstermeleri açısından son derece önemlidir. Ergenin Duygusal Gelişimi: · Genç hem son derece bencildir, hem son derece fedakârdır, bir an bile düşünmeden kendini topluma adar. · Hem insanlardan kaçar, yalnızlıktan hoşlanır, hem de diğer insanların ilgisini ister. · Bir lidere körü körüne boyun eğerken diğer yandan tüm yetişkin ve liderlere isyan eder. · Bazen çok maddecidir, bazen bir yüksek idealisttir. · Bir an insanlara karşı kaba ve düşüncesizdir, bir an son derece içli, merhametli ve duygusaldır. · Kendi düşünceleri ile başkalarının düşüncelerini birbirinden ayıramaz. Kendisini katı bir şekilde eleştirirken başkalarının da kendisini aynı şekilde eleştireceğine inanır. · Kendisini beğendiğinde ise herkes tarafından beğenildiğini sanır. Kendi beğenisi ile başkalarının beğenisini ayırt edemediği için büyüklerin davranış, giyim ve konuşma tarzına neden tepki gösterdiğini anlayamaz. · İç gerilimleri çok yoğundur. Zaman zaman bu durum onda öfke, korku, gerilim ve neşe patlaması yaratır. · Duygular ergen için çok önemlidir. Duygularını en alt ya da en üst noktada yaşarlar. Bu yüzden duygularını hiç kimsenin anlayamayacağını varsayarlar. · Karşı cins tarafından beğenilmek ergen için çok önemlidir. · Âşık olma bu dönemde cinsel içerikli değildir. Karşı cinsten seçilen sevgili, ergenin kendisini tanımasına yardım işlevi görür. Bu şekilde karşı cinsin gözüyle kendisine bakma ve duygularını paylaşma ihtiyacını karşılar. Yukarıda ayrıntılı olarak belirttiğimiz özellikler her ergende tıpa tıp yaşanmayabilir. Bu bocalama ve çatışmalar bazı ergenlerde daha erken bazılarında daha geç; bazılarında daha hafif bazılarında daha yoğun görülebilir. Ne var ki her ergen bu karmaşadan geçerek kendisine yeni bir kimlik oluşturacaktır. Ebeveyn olarak bizim bilinçli desteğimiz, onların bu dönemi daha sağlıklı yaşamalarına ve olgun bir kimlik geliştirmelerine yardım edecektir. OKUL İLE İLGİLİ PROBLEMLER Bir ergen için okul yaşantısı çok önemlidir. Orada kendisini her bakımdan karşılaştırabileceği birçok yaşıtı vardır. Bu kalabalık ortamda kendini güvende hissedebileceği bir grup oluşturmakta ya da bir grubun üyesi olmakta zorlanmaz. Ayrıca model olarak yararlanabileceği çeşitli kişilik özelliklerine sahip birçok yetişkin bulunur. Bunlarla birlikte birçok ebeveyn daha önce başarılı ve derslere karşı aşırı ilgisi olan çocukların ergenlik döneminde başarı ve ilgisinin azaldığını belirtirler. Bunun bir sebebi dağılan ilgiyi toparlayamamak, ders çalışmak için gerekli motivasyonu(isteklendirme) sağlayamamaktır. Bu durumdan kendileri de rahatsız olurlar. Sürekli dalmaktan, hayal kurmaktan, dikkatlerini toparlayamamaktan şikâyet ederler ancak nedenini anlayamazlar. Bu özellikleri ders dinlemelerine de engel olur. Daha önce başarılı olan ergenler göze batmamaya ve diğerlerine uyum sağlamaya özen gösterirler. Bazı ergenler de kendilerini ispatlama çabaları çok yoğundur. Hemen hemen hepsi ilgi odağı olmaktan hoşlanırlar. Bir kısım ergen ilgi toplama yolu olarak müzik, resim, spor, liderlik ve başarı gibi alanları tercih ederken güvensiz, yeteneklerinin farkında olmayan, desteklenmemiş ergenler diğerlerinin yapmaya cesaret edemediği davranışlar göstererek ilgi toplamaya çalışırlar. Bu davranışlar; kopya çekme, saldırganlık, öğretmen ile çatışma, kuralları çiğneme, dersi engelleme vb. davranışlardan biri ya da birkaçı olabilir. Ergenler heyecanlı ve acelecidirler. Mesleklerinde ya da yetişkinliklerinde işe yaramayacak bilgileri ve yaşantıları reddetmeye hazırdırlar. Ergen, okulda disiplin uygulayıcısı olan kişilerin tavırlarına ve uygulamaların adil olup olmamasına isyan ederler. Ergenlerin öğretmen tercihleri de değişmiştir. İlköğretimde koruyucu ve sevecen bir öğretmen tercih ederken ortaöğretimde öğretmenin kişilik ve bilgi birikiminin güçlü olması ilk tercih nedenidir. Öğretmeni tarafından tanınmak ergen için önemlidir. Çünkü öğretmeni ona kendisi ile ilgili doğru bilgiler verebilir. O da bu bilgilerin kimlik oluşturmak ve toplum içindeki yerini belirlemek için kullanır. Bu dönemde başarısızlık kaynağı olabilecek diğer bir konu ailenin aşırı beklentisi ve zorlaması olabilir. Aileden gelen “başarılı olmalısın, başarılı olmaman için bir sebep yok, başaracaksın ben biliyorum, biraz çalışsan yaparsın” tarzındaki yoğun baskılar gencin stresini arttırır. Bir de aile, başarısızlıklarına aşırı tepki gösteriyorsa genç kendine olan güvenini, öz saygısını yitirmeye başlar. Daha çok çalışmasına, ders almasına rağmen başarısızlık devam eder. Kendini daha güvensiz ve değersiz hisseder ve bu şekilde bir kısır döngü içine girmiş olur. Bu genç kaybettiği değeri, toplum karşıtı davranışlara sahip kişi ya da gruplarla birlikte olarak telafi etmeye, saldırgan davranışlarla zayıflık ve eksiklik duygularından kurtulmaya çalışabilir ve tamamen içine kapanabilir. AİLE İLE İLGİLİ PROBLEMLER Ergen ile anne-baba arasında sık sık tartışmalar yaşanır. Ergen, anne ve babasının ödülleriyle denetlenemez. Kendi gereksinimlerini karşılamak için yeterli gücü ve bağımsızlığı kazandığından anne ve babasının gücünden korkmasına gerek kalmaz. Bu durumda ergen ile ana-baba arasında kıyasıya güç savaşı başlar. Ergenin en hassas olduğu nokta kendisine güç kullanılarak hükmedilmeye çalışılmasıdır. Onlar ana babalarına veya öğretmenlerine değil, onların güçlerini kullanış biçimlerine isyan ederler. Ergen ana babasından büyüdüğünü kabul etmelerini ve bu konuda tutarlı davranmalarını bekler. Buna karşılık bu dönemde ebeveynler nasıl davranacaklarını bilemez halde ya önceki davranışlarında ısrar ederler ya da sürekli yöntem değiştirirler. Örneğin yalnız veya arkadaşları ile dışarı çıkmasına izin vermeme ya da bu konuda bazen esnek, bazen katı olmak. Böyle durumlarda ergen kendini anlaşılmamış ve engellenmiş hisseder, isyan eder. Kendilerine bir insan ve yetişkin olarak davranılmasını isterler. Ergenin daha fazla özgürlük isteği de ana baba için problem kaynağıdır. Ana baba, uçmayı(Kartal yavrusunun ilk uçma evresi gibi )teorik olarak öğrenmiş, fakat pratiği olmayan ergeni, kısıtlamaya çalışırken, o daha fazla yalnız dışarı çıkma, yaşıtları ile zaman geçirme, yaşanılan bölgenin dışına çıkma vb. isteklerde bulunur. Okul başarısı da evde yoğun olarak çatışma konusudur. Ergenin ilgisi dağınıktır. Anne ve babasının ders çalışma konusundaki ısrarları ve tehditlerine rağmen, kendisini bir düzene sokmak ve ders çalışmakta güçlük çeker. Ergen için bu öncelikli değildir. Çünkü yeni bedeni, kişiliği, toplumsal rolü ve sosyal ilişkileri fazlasıyla zamanını, enerjisini ve ilgisini meşgul etmektedir. Kardeşler arası çatışmalar bu dönemde daha yoğundur. Anne ve babalarından olduğu gibi kardeşlerinden de kendisini anlamalarını, büyüdüklerini fark ederek saygı göstermelerini beklerler. Bazı durumlarda ayrıcalıklı olmayı isterler. (daha büyük odaya sahip olmak, ortak kullanılan eşyaların onun kontrolünde olması, odasına izinsiz girilmemesi, yatma saatleri vb.) Ana babalar ergenlik döneminde çocuklarının kendilerinden uzaklaştığını hisseder ve üzülürler. Bu döneme ait bazı problemler olmakla birlikte çoğu problemin kaynağı geçmiş yıllara dayanır. Birçok ebeveyn ergenlik döneminde bulunan çocuklarını, ödül ve ceza ile denetleyememe, başkaldırı ve daha bağımsız olması gibi nedenlerle şikâyet ederler; ancak, ergenin bu tavırları düşmanlık değil, geçmişte öğrendiği isyan ve karşı koymayı uygulamaya başlamasıdır. SONUÇ: Çeşitli sebeplerle aile üyeleri birbirlerinden uzak kendi dünyalarında yaşamaya başlayabilir. Bu kısır döngünün kırılması için anne–babanın evi, neşe verici bir mekân haline getirmeleri çok önemlidir. Bunun için ailece yenen yemek, tatlı meyve vb. esnasında sohbetlerin olumlu etkisi olduğu gibi evde birlikte oynanan oyunlar, belli aralıklarla yapılan ailece güzel kararların alındığı, sorunların saygı ve sevgi çerçevesinde tartışıldığı aile toplantıları, aile üyelerini birbirine duygusal olarak yaklaştırır. Sanatsal faaliyetler, bir enstrüman(Çalgı aleti) çalma, hikaye, fıkra anlatma, şiir okuma vb. de yararlıdır. Genç, bir yandan sosyal ilişkilerinde başarılı olup arkadaş ortamından hoşlanırken, bir yandan da evinde de mutlu olarak dengeyi sağlamayı başarır. Bu faaliyetlerde sadece anne veya sadece babayla değil, anne ve babayla birlikte olunması önemlidir. Ailesiyle iletişimleri iyi olmayan gençler sürekli sorumluluklarının hatırlatılmasından ve eleştirilmekten şikâyet etmektedirler. Ergenlik çağındaki gençler elbette zaman zaman nasihate de ihtiyaç duyarlar. Gencin olumsuz hareketleri ihmal edilmemeli; fakat toleranslı davranılmalıdır. Aynı zamanda sorumluluklar verilip yerine getirdikçe takdir edilmesi ve bu ölçüde haklar verilmesi teşvik edici ve geliştirici olmaktadır. Ergenlik çağındaki gençler duyguca yoğun oldukları bir dönemden geçerken heyecanlarını ve davranışlarını kontrol etmeyi yetişkinleri örnek alarak öğrenir. Genç kendisine karşı ölçülü olunduğu takdirde ölçülü olmayı başarabilir. Kendisine değer verildikçe kendine güveni artar ve daha az hata yapar. Güzel davranışları takdir ve teşvik edilen genç, nasihatleri de severek dinler. Anne–babanın genci zaman zaman yorumsuz dinlemesi hem onun duygularını anlamasını kolaylaştırır, hem de arkadaşlarıyla, öğretmenleri ile karşılaştığı sorunları anlamasını, çevresini tanımasını sağlar. Anne–baba gencin konuşmasında hatalı buldukları noktaları hemen tepki göstererek düzeltmeye kalkarlarsa genç bir daha kendisini anne babasına açmayacak, bu da anne babasıyla ilişkisinin gittikçe bozulmasına yol açacaktır. Aksine anne–babanın sevgi ve hoşgörüyle empati (Duygudaşlık) göstererek dinlemesi, başka zaman da çeşitli vesilelerle uyarılarını çok fazla abartmadan yapmaları olumlu etki bırakacaktır. Olumsuz bir arkadaş ortamı, ergenlik dönemindeki davranış bozuklukları ve zararlı alışkanlıkların en önemli nedenlerindendir. Bazı gençler kendilerini olumsuz ortamlarda büyük ölçüde koruyabilirken, bazı gençler daha çabuk etki altında kalırlar. Bununla beraber bütün insanlar içinde bulundukları ruh haline göre, çevrelerinden az çok etkilenirler. Bu sebeple oturulan muhit, ev, okul, dershane gibi çevrenin dikkatle seçilmesi önemlidir. Çocuk ve gençlerin olumsuz arkadaş etkisinden korunması için alternatif arkadaşlar bulmasına yardımcı olmak, bunun için aile ziyaretlerine gitmek, sosyal faaliyetlere göndermek, okul ve dershane hocalarından gencin sevdiği, kendisini yakın hissettiği aile dostları ve akrabalardan destek almak, doğrudan yönlendirmekten daha etkili olabilmektedir. Zira bilhassa lise çağında genç ailesinden çok, arkadaşlarından ve dış çevreden daha çok etkilenir. Ne zamana kadar sürecek bu ergenlik dönemi? Ergenlik dönemi bireyin hayatındaki en riskli dönüm noktalarından biridir. Bu dönemde çocuk çok fazla değişim (bedensel, ruhsal, sosyal, zihinsel alanda) yaşar. Bu değişimlerin birey üzerinde son halini alması, ergenden ergene farklılık arz eder. Bu dönemin çalkantılarının yoğun olmaması için, özellikle ebeveynlerin çocukları ile çatışmaya girmemeleri ve onlara değer verip saygı duymaları gerekir. Ergenlik dönemi 20 yaşına kadar sürer diyebiliriz. Tabii yaş ile birlikte yoğunluğu azalabilir; ancak genellikle bu dönem 20 yaşına kadar sürer. Her geçen zaman ergenlerin sorunları farklılaşmaktadır. Bu sebeple ebeveynler "biz de ergen olduk, ama hiç böyle davranmadık" diye düşünüp çocuklarını suçlamamalıdırlar. Unutulmamalıdır ki sağlıklı bir ergenlik sonrası, karakteri oturmuş saygın ve başarılı bireyler oluşur. Bunun için ebeveynlerin derin bir sabır ve çocuklarını anlamaları için empati (Duygudaşlık) gücüne ihtiyaçları vardır. |