Malatya Caddesi üzerinde yapılan kutlamaya Eğitim-Sen ve SDD üyeleri katılırken, Eğitim-Sen Elbistan Temsilcisi Vehbi Koç il SDD Şube Başkanı Haluk Gül yaptıkları ortak açıklamada, şunları söylediler:“Yoksullaşmanın, yabancılaşmanın, savaşların, sömürünün hayatlarımızdaki önemi değişmedi ve değişmiyor. Bizlere dayatılan güvencesiz çalışma koşullarını, özelleştirmeleri, yoksulluğu, toplumsal cinsiyetçi uygulamaları reddederek 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü yaşatmaya ve mücadelemizi vermeye devam ediyoruz.
1 Mayıs işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günüdür. 1 Mayıs her defasında daha da büyüyen eşitlik ve özgürlük mücadelesinin hiç sönmeyen ateşidir. İlk kez kutlandığı 1890 yılından bugüne 120 yıldır sönmeyen ve taleplerinin can yakıcılığını kendi görkemine taşıyan bir ateştir.
Yüzyıllık mücadele geleneğimizin izinden giderek 1 Mayıs 1977 katliamında yitirdiğimiz öğretmenlerimizin ve tüm yitirdiklerimizin anısını, ödenen bedelleri unutturmamak için alanlarda olacağız.
Eğitim ve bilim emekçileri olarak, haklarımıza ve geleceğimize sahip çıkmak, çocuklarımızın eğitimli ve sağlıklı, güven içinde yaşayabileceği, kardeşliği ve barışı gözeten bir Türkiye talebini haykırmak için Türkiye'nin her yerinde alanlarda olacağız. Tüm işçi ve emekçilerin 1 Mayıs 2010 Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü'nü kutluyoruz.
AKP hükümetinin gündeme getirdiği üçü geçici 30 maddelik anayasa değişiklik paketi Türkiye'nin demokratikleşme ihtiyacını gidermekten uzaktır. AKP halkımızı, işçileri, köylüleri, kadınları ve gençleri yok sayarak 12 Eylül anayasasını rötuşlayıp demokratik bir anayasa haline getirme iddiasındadır. Oysa gerçek şudur; Halkımızın demokratikleşme özlemini kullanarak kendi iktidarını sağlamlaştırmak peşindedir. Yargı üzerinde hâkimiyet kurarak kendi saltanatını yargılanamaz hale getirme peşindedir. Oysa hukuk bir gün gelir onlara da lazım olur. Yargıda yapılacak değişiklikler hakim ve savcıların işidir onlara bırakmak gerekir.
İşçilerin, emekçilerin, gençlerin, kadınların, Alevilerin farklı dil ve kültür gruplarının sorunlarını samimi çözüm üretmek yerine açılımlardan, gösterilerden öte gitmeyen yaklaşımlarla sorunlar geçiştirmeye çalışılıyor. Her gün insanlar darbeci olarak televizyonlarda gösteriliyor ama gerçekten darbe yapmış olanlar ise hala fırçaları elinde resim yapıyorlar. Demokratik bir anayasa ancak 12 Eylül askeri darbesinin dayattığı baskı ve sömürüyü meşrulaştıran bu anayasanın ortadan kaldırılması ve emekçilerin de taleplerini dikkate alan demokratik bir anayasa ile mümkündür.”