Hükümet, içinde Afşin-Elbistan B Termik Santrali’nin de bulunduğu elektrik santrallerini özelleştirmek için çalışma başlattı. Birçok kesim tarafından tepki çeken hükümetin bu düşüncesini değerlendiren Memur-Sen Konfederasyonu’na bağlı Enerji-Bir-Sen Elbistan Temsilcisi Tacettin Dal, devlet elektrik üretim özelleştirmelerinden gelir elde etme amacıyla hareket etmek yerine elektrik arz güvenliğini sağlamaya dönük politikalar geliştirmesi gerektiğini söyledi.
Tacettin Dal, şunları söyledi; “Ülkemizde 2009 yılında 193 milyar kilovat/saatlik elektrik tüketimi oldu. 24.199 MW lık kurulu gücü ile bu tüketimin %46 sını EÜAŞ karşılayarak 2009 yılında 89.450.000 megavat/saatlik bir üretim gerçekleştirmiştir. EÜAŞ Kurulu gücünün üçte ikisi olan 45 elektrik üretim santralinin yani 16.000 MW lık kurulu gücünün özelleştirme süreci başladı. Enerji Bakanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığı santrallerin özelleştirilmesi ile ilgili stratejiyi belirledi. Eski ve düşük verimli santrallerle yeni ve verimli santralleri bir grupta toplayarak cazip hale getirmek için 9 portföy grubu oluşturulmuştu. Ancak özelleştirmede öncelik bu portföy gruplarından bağımsız olarak Hamitabat, Soma, Seyitömer ve Çan santrallerine verilecek ve sadece bu 4 santralden beklenen gelir 3,5 milyar dolar civarındadır. Yani görüleceği üzere özelleştirmelere sadece çok büyük şirketler girebilecektir. Özelleştirilecek diğer santrallerde göz önüne alındığında 15-20 milyar dolarlık bir rakam ortaya çıkmaktadır. Eğer bu özelleştirmeler gerçekleşirse, Türkiye’deki büyük holdinglerin yeni santrallerin yapılması için yeterli kaynakları kalmayacaktır. Mesela Afşin-Elbistan C ve D santralleri için yapılan ihalelerde firmalar çok yüksek birim fiyatlar teklif etmişti. Yarın yeni santral yatırımlarına girebilecek firma sayısı kaynak yetersizliği sebebiyle çok az olacak ve dolayısıyla rekabet ortamı oluşmayacağından çok daha yüksek birim fiyat teklif edeceklerdir.
Mevcut santrallerin özelleştirilmesinin elektrik üretimine hiçbir katkısı olmayacaktır, sadece sahip değişecek, devlet yerine özel sektör olacaktır. Ancak ülkemizin hızla gelişmesine paralel olarak elektrik tüketimi de hızla artacak, 2013 yılından sonra elektrik arzı talebi karşılamayacaktır. Özel sektör özelleştirilen santralleri almak için büyük masraflar yapacak ve yeni yatırımlara kaynak yetersizliği sebebiyle ilgisiz kalacaktır. Bunun sonucunda hem elektrik birim fiyatlarında aşırı yüksek teklifler nedeniyle sanayinin birim maliyeti hızla artarak uluslar arası piyasada rekabet gücünü kaybedecek, ya da daha önce planlandığı gibi izole bölge sistemleri oluşturularak komşu ülkelerden elektrik ithalatı yapılacaktır.
Özelleştirmelerle ilgili olarak EPDK bankacılık sektörü ile görüşerek elektrik üretim santrallerinin özelleştirmesinde uygun koşullarda kaynak sağlamasını talep etti. EPDK nın en büyük problemlerinden biri de uzun vadeli elektrik birim fiyatlarının belirlenmesidir. Talebin hızla artmasına rağmen arz konusunda yapılan yeni yatırımlar yetersiz olduğundan elektrik üretimindeki özel firmalar bundan faydalanarak fiyatları daha da artıracaklardır. Ancak devlet santralleri özelleştirmeyip elektrikte bir aktör olarak kalmaya devam ederse fiyat artışlarının kısmen önüne geçebilecektir, olabilecek artışları engelleyebilecektir. Şu an EÜAŞ elektrik piyasasında olmasa idi elektrik fiyatları bugünkü rakamların çok üzerinde olacaktı, EÜAŞ’ın özel sektöre göre TETAŞ’a daha ucuza elektrik satması fiyatları düşürücü etki göstermektedir, piyasadan çekilmesi halinde ise elektrik fiyatları artacaktır.
Firmalar yeni termik ve nükleer santral yatırımlarında, muhtemel tüm riskleri değerlendirerek yüksek fiyatlar teklif etmektedirler. Halbuki bu santrallerde devletinde ortak olarak bulunması firmaların risk değerlendirmelerinde daha rahat hareket etmesi sonucu birim fiyatlarda düşmeye sebep olacaktır. Ayrıca devlet politikası bütünlük arz ettiğinden dolayı özel sektörden farklı olarak, bu santrallerdeki hisselerinden kaynaklanan karı ile de birim fiyatları düşürücü etkide bulunabilecektir.
Türkiye’nin ithalatının üçte birini enerji ithalatı oluşturmakta ve üretilen elektriğin yaklaşık %55 i ithal kaynaklardan sağlanmaktadır. Ülkemizin kalkınma hedeflerini sağlıklı bir şekilde gerçekleştirebilmesi için ithalata (özellikle doğalgaza) bağlı enerji bağımlılığı düşürülmelidir. Bunun için hidroelektrik ve kömür enerji kaynaklarının hızla devreye sokulması hayati öneme sahiptir. Bu aynı zamanda enerjide dış ülkelere bağımlılığı azaltacak, enerjide arz güvenliği sağlayarak ekonomiyi rahatlatacaktır. Bu bağlamda Afşin-Elbistan A santralinin rehabilitasyonu ile C, D ve E santrallerinin yapılması çok önemli olmasına rağmen bir gelişme sağlanamamıştır.
Elektrik, sanayi maliyetlerini en çok etkileyen faktörlerin başında geliyor. Elektriği pahalıya kullanıyorsanız rekabet şansınızı kaybediyorsunuz demektir. Kömür ile çalışan santrallerin elektrik birim maliyeti doğalgaza oranla çok düşüktür. Bu durum ithal kömürle çalışan santraller için de geçerlidir. Yani kömür enerji çeşitliliği, arz güvenliği ve rekabet için çok önemlidir. Çevreyi kirleten kötü örnekler yüzünden yenilerinin yapılmasının, eskilerinin rehabilite edilmesinin ağırdan alınması çok büyük bir hatadır. Yeni santraller baca gazı arıtma sistemleri, online kontrol sistemleri ile çevreyi kirletmeden yüksek verimleri ile daha az kömür yakarak daha fazla elektrik üretebilmektedir.
Elektrik arz güvenliğini sağlamak için yenilenebilir enerjiler için belli bir süre alım garantileri ve yüksek taban fiyatlar belirlenerek yatırımlar teşvik edilmektedir. Ancak bu durum da yüksek taban fiyatları sebebiyle elektriğin devlete maliyetini artırmakta dolayısıyla sanayimizi olumsuz etkilemektedir.
Elektrik arz güvenliği ve sanayimizin uluslararası piyasada rekabet gücünü artırmak için devlet elektrik üretiminden çekilmemeli aksine mevcut üretim gücünü, dengeleyici bir unsur olarak elinde bulundurmalıdır.”