Anasayfa | Eczanelerimiz | İletişim-Künye | Resmi Kurum telefonları | Haber Ara | Sitene Ekle | RSS Kaynağı

HABER ARA


Gelişmiş Arama

EN ÇOK OKUNANLAR

Takvim

Sayaç

SDD Şubat Ayı Bildirisini Yayınladı

Sosyal Demokrasi Derneği (SDD) Elbistan Şubesi, Şubat ayı bildirisini yayınladı. Yönetim kurulu adına yazılı açıklama yapan SDD Başkanı Haluk Gül, AK Parti'ye ağır eleştirilerde bulundu.
Yorumlar  Yorum Sayısı : 0 Tarih  Tarih : 02 Mart 2010 10:21

Başkan Haluk Gül, Türkiye’nin gündeminde olan Balyoz Operasyonu ve AK Parti Milletvekillerinin açıklamalarının da içinde yer aldığı bildirisinde şu ifadelere yer verdi; 

“Şubat ayında da gerçek gündemimiz olan işsizlik, yoksulluk, yolsuzluklar, pahalılık, istihdam sorunu hükümetin gündemi değildi. AKP İktidarı kaosla, kısır döngülerle, korkularla ve umutsuzlukla dolu bir yaşamı halkımıza yeni yaşam biçimi olarak dayatıyor. AKP alkışçısı köşe yazarları demokrasimiz adına iyi şeyler oluyormuşçasına “Bu güne kadar yapılmayanlar yapılıyor” nutukları atarak Amerika da senaryosu yazılan oyunun kalemşorluğunu yapıyorlar. Amerika’nın orta-doğudaki yeni planlaması Türkiye de tek parti rejimini uygun görüyor. AKP, şakşakçı medya ile birlikte kendine verilen rolü oynuyor. Şubat ayı Başbakan yardımcısının TBMM Başkan vekili Sn. Mumcu’nun makamını basması ile başladı. Aynı gün Meclis te büyük kavga yaşandı. Başbakan kürsüde iken bizzat kürsünün önünden geçerek MHP Meclis grubuna saldırmaya giden arkadaşlarına,“ne yapıyorsunuz” dahi demedi. Bu güne kadar yaptıkları gibi gerginlikten beslenmeye siyaseten nema’lanmaya çalıştılar. YÖK’ün katsayı düzenlemesini Danıştay’ın iptali de Şubat ayının ilk günlerindeydi. YÖK’ün Danıştay’dan beklediği olmayacak duaya amin demesiydi. Danıştay bu amini demeyince kıyametler koptu. Elbette bu amin’in gelmeyeceğini biliyorlardı ama amaç başkaydı; Yüksek Yargı’yı yıpratmak için polemik yaratacak, demagoji yapmalarını sağlayacak bir zemin yaratmak lazımdı. Sonra Emine hanımın GATA’ da Nejat Uygur’ u ziyaret edememesi Türkiye’nin en önemli en hayati sorunu oldu günlerce…Tekel işçileri terörle ilişkilendirildi Bakan tarafından. Birkaç günde böyle geçirildikten sonra “yanlış anlaşıldı” v.s denildi. Şubat ayında hiç olmayan, olmaması gereken çok şey oldu. Genel Kurmay Başkanı: “Sabrımızın bir sınırı var….Elimizdeki belgeleri açıklarız….” dedi. İşlenen bir suç varsa sabır niye? Halkımızın bilgi alma, öğrenme hakkı sabretmeye, sabretmemeye mi  bağlı?!. 16 Şubat günü gerçek gündemi kimsenin dillendirme şansının kalmadığını Erzurum-Erzincan hattındaki Özel yetkili savcı darbesi ile anladık. Özel yetkili savcı hukuk kurallarını, meslek etiğini hiçe sayarak Erzincan Başsavcısını gözaltına aldı, yetkisi olmadığı halde saatlerce sorguladı ve tutuklattı. HSYK Özel yetkili savcının ve yardımcılarının özel görevine son verdi. AKP sözcüleri kıyameti kopardılar. Yüksek yargı başkanları: “HSYK yetkisini kullandı, yetkisini aşanın yetkisini alma hakkı var” dedi diye yüksek yargıçları cüppelerini çıkartıp siyaset yapmaya davet ettiler.Amaç bu vesile ile yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını biraz daha zedelemek emir eri yargı yaratmak için harekete geçmekti. Gecikmediler: ”Yargı reformu” nutukları atmaya başladılar. Reform ilerlemedir. AKP sözcüleri günlerdir, mevcuttan çok geri önermelerini reform diye anlatıyorlar. Çağdaş hukuk devletlerinde HSYK’ da Adalet Bakanı ve Müsteşarı bulunmaz. Reform bunu sağlamak olmalı. AKP sözcüleri bunlara ek olarak TBMM’ den de temsilci vermeyi savunuyorlar. Yargıyı siyasetin bir parçası yapmayı reform olarak savunuyorlar. AKP, görevi denetlemek olan yüksek yargının denetleme yapmasını engellemeyi günlerdir “yargı reformu” olarak anlatıyor. Biz madem iktidarız istediğimizi yapabilelim, bizi denetleyende olmasın diyorlar. Demokrasinin olmazsa olmazı denetlenmeyi yok etmeyi daha ileri bir demokrasi savunucularıymışçasına anlatıyorlar.

Yargıda reform yapmak savcılar arasındaki özel-özel değil ayrımını ortadan kaldırmayı gerektirir. Yargıda reform Sözde kaldırdığımız ama özde özel yetkili savcılar ve mahkemeler adı altında koruduğumuz demokrasinin özüne aykırı DGM anlayışından kurtulmamızı gerektirir. AKP, Demokraside çoğunluğu sağlayan partilerin her şeye muktedir olması gerektiğine inanıyor. Yargının tarafsız ve bağımsız kaldığı oranda Devleti devlet yapan 3 erkten biri olabileceğini kavrayamıyor. Belki kavrıyor ama bu işine gelmiyor. Çünkü tek parti diktatörlüğüne giden yolun taşlarını döşemeye çalışıyor.

Şubat ayı birde Balyoz operasyonuna sahne oldu. Yaman çelişkilerle dolu bir süreç. Operasyona neden olan toplantı tam 7 yıl önce. Aynı günlerde MİT müsteşarı toplantıyı başbakana bildiriyor. Başbakan yine Recep Tayyip Erdoğan. 7 Yıl neden bekleniyor? Bir mağdurluk malzemesi olarak itibarsızlaşmaya başladığımız bir süreçte kullanırız diye mi?. Savcılık soruşturmasından sonra, mahkemeye çıkarılmadan, “kaçmayacakları düşüncesi ile serbest…” bırakılan kuvvet komutanları hukuken emniyette sorgulanmaları mümkün olmamasına rağmen neden 72 saat emniyette tutuluyor.Bunların kaçmayacakları bu 3 günde mi kavranıyor? Serbest bırakılan komutanlarla röportaj yapan o görüşmelerin notlarını tutan Mustafa Balbay halen niye cezaevinde? Tutuklanan muvazzaf subay ve generallerin hangi davranışları kaçabileceklerine işaret olarak kabul ediliyor!?. Bütün bu yapılanlar Türkiye bir daha darbe ile karşılaşmasın diye bir yüzleşme ise;12 Eylülcüler niye el üstünde tutuluyor! Operasyon sürerken Başbakan “biz yargıya karışamayız. Bu noktada biz yargının talimatlarını yerine getiriyoruz” dedi. Peki HSYK’ nın kararına o hiddet o şiddet niyeydi? Bu çifte standart arka arkaya gelince biraz fazla sırıtmadı mı? Bu çelişki listesi uzar gider.

AKP’ nin nasıl bir takkiye geleneğine sahip olduğunu bilenler ne kadar anlatırsa anlatsın memleketimizin Milletvekili Avni Doğan kadar çarpıcı ve güzel anlatamadı AKP’nin intikam duygusu ile hareket ettiğini. Olanı söyledi Avni Doğan. Yıllardır anlatmaya çalıştığımız  da işte bu.. AKP zihniyeti ile darbecilerin zihniyeti aynı faşist zihniyet. Darbecilerde kendilerinden olmayanları fişler, AKP de. Bizler, AKP kin duygularıyla hareket ediyor, bunlar kendilerinden olmayan herkese düşman dediğimizde ön yargılı olmakla suçlanıyor bu sözleri siyaset icabı söylediğimiz söyleniyordu. AKP Çorum Milletvekili Ahmet Aydoğmuş, “Hükümete karşı olanların kanı bozuk” diyerek, AKP hakkındaki düşüncelerimizin doğruluğunun Avni Doğan’dan sonra 2. tanığı, doğrulayıcısı oldu.

Tüm bu gelişmelerin sonucunda ortaya çıkan gerçek, AKP iktidarının elindeki siyasal sermayenin “başörtüsü” ve  “darbe çığırtkanlığı”ndan ibaret kalmış olmasıdır. Başbakan’ın tüm gücüyle “eşinin başörtüsü”nü ve “darbe söylentileri”ni istismara yönelmesi, elinde yine mağduriyet senaryosundan başka inanılır bir siyasal argüman kalmadığının göstergesidir. Tüm sosyal gruplar teker teker AKP’ nin siyasal güdümünden çıkmaktadır. Seçmen çoğunluğu,  anketlerde “yakın geleceğe ilişkin beklenti” sorusunu, bir süredir, olumsuz yanıtlıyor. Umut her geçen gün azalıyor. Umut azaldıkça AKP’ nin iniş süreci hızlanıyor. 20 Şubat’ta Ankara da yapılan Tekel işçileriyle dayanışma eylemi bu sürecin çok hızlı işlediğini gösteriyor. Gerçi AKP, mevziini terk etmemek için etkin çabalar gösteriyor. Örneğin Başbakan medya patronlarına gerçekleri yazmaya çalışan köşe yazarlarını argo sözcükler kullanarak dükkânın önüne koymalarını adeta emrediyor. Ancak, ne yaparsa yapsın, düşüşe geçen iktidarların, çok keskin siyasal dönüşümler dışında, tekrar yükselişe geçtiği görülmemiştir. AKP sanıyor mu ki, geliri azaltılmış ve iş güvencesi elinden alınmış. Direniş içinde kaza geçirerek vefat eden arkadaşlarının cenazesini dahi kendilerden kaçıranlara Tekel işçisi, Emine Hanım’ın başörtüsü sorununu kendi mağduriyetinin önünde tutarak AKP’ ye oy verecektir?

İş bulamamış ya da işini yitirmiş bir insan, yandaş medyanın yıllardır her gün yenilenen “darbe” teranelerine ne ölçüde prim tanıyabilecek; Başbakanın Necip Fazıl’dan nakledeceği birkaç dizeyi başbakanlık için ne kadar liyakat ölçütü sayabilecektir? Sıkıntıya düşmüş ve kendisinden ekmek parası esirgenen yurttaş, iktidar sahiplerinin debdebeli yaşamı karşısında ne düşünecektir? İktidar, yakınlarını, yandaşlarını zengin etmek ve yandaş medya edinmek için kuşkulu yollarla verdiği ihalelerin, seferber ettiği fonların ve sağladığı kredilerin gerekçesini “yetim hakkı yemekle” suçladığı bu yığınlara nasıl açıklayacaktır? Gelişmeler gösteriyor ki:  Seçmen, AKP’ nin gerçek yüzünü artık görüyor. “Zalim”lerden “mazlum” üretme süreci sona eriyor. Bu aşamada umutla gözlenen ve beklenen,  sosyal demokrat iktidar adeta elzemleşiyor”

Bu haberi paylaş: Google Favorilerime Ekle Google Facebook'a GönderFacebook Yahoo'ya EkleYahoo Digg'e EkleDigg Del.icio.us'a EkleDel.icio.us
 
Tavsiye Et Tavsiye Et | Yorum Yaz Yorum Yaz

Adnan Güllü Adnan Güllü
WASHINGTON ANITI ve OSMANLININ HEDIYESI

Tarihçi

Zafer Eren Zafer Eren
KIRMIZI VE GRI

DÜZ AYNA

A.Ihsan Kuyumcu A.Ihsan Kuyumcu
YOL AYRIMI

Sair-Yazar-Ressam

Mustafa Eslik Mustafa Eslik
YÖNETICILIK, LIDERLIK VE DUYGUSAL ZEKA

Yazar

Mahir Baspinar Mahir Baspinar
CÜCÜK TEPE (!)

Sair-Yazar

Hanifi Kara Hanifi Kara
EFENDILER EFENDISI'NE

Egitimci, Sâir ve Yazar

Sait Çolakoglu Sait Çolakoglu
ANAMIZ

Sair

Ömer Çay Ömer Çay
SEFA GELDIN RAMAZAN

Sair

Bilal Ay Bilal Ay
SUÇ KIMIN?

Ziyaretçi Defteri

OKU

YAZ

Gazetemiz

Önceki Gazeteler İçin Tıklayınız

Elbistan'da Hava


RSS Kaynağı 

Sitemizdeki yazı, resim ve haberlerin her hakkı saklıdır. İzinsiz, kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
bizimelbistangazetesi.Com © 2007-2024 Tüm Hakları Saklıdır.Kardeş Site www.bizimogretmenler.com Düzenleme: Kosker - www.bizimogretmenler.com