Yazılı bir açıklama yapan Memur-Sen Elbistan Temsilcisi Mehmet Bolat, Anayasanın 6, 7, 8 ve 9. maddeleri ortada iken, kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği, Anayasa Mahkemesi, Danıştay, HSYK’nın ortaya koyduğu tablonun, TBMM’nin devre dışı bırakılması olduğunu söyledi. Verilen kararlarla yasama yetkisinin TBMM’den alındığını, yürütme yetkisine de müdahale edildiğini belirten Bolat, açıklamasında şu ifadelere yer verdi; “Anayasa’nın 138. Maddesi Erzincan olayına açıklık getirmektedir. Bu madde, hakimlerin bağımsız karar verebileceğini, hakimlere hiç bir makamın emir ve talimat veremeyeceğini, görülmekte olan bir davayla ilgili genelge yayınlayamayacağını, tavsiye ve telkinde bulunamayacağını, soru sorulamayacağını, görüşme yapılamayacağını, beyanda bulunamayacağını ortaya koyuyor.
Yargıçlar devleti istemiyoruz. Danıştay ve Yargıtay’ın açıklamalarını anlamak ve kabul etmek mümkün değildir. Bundan bir süre önce Anayasa’nın mayınlı bölgelerini, HSYK kararlarının yargı denetimi dışında tutulmasının ortaya çıkardığı sorunlar herkesçe bilinmektedir. Keşke bu uyarılarımız o zaman dikkate alınsaydı. Yargı reformu için düğmeye keşke o zaman basılsaydı. Yargıçlar eliyle özgürlükleri ve eşitlikleri elinden alınan ülkeden kurtulmuş olurduk. Meclisi göreve çağırıyoruz. Anayasa’da tanımlı olan Demokratik, laik, sosyal, hukuk devleti ilkelerini biri diğerinin amiri olmadan bir araya getirecek, devletin hukuk yüzünü ortaya çıkaracak yeni bir anayasaya ihtiyaç var.
Anayasa’nın eğitimde fırsat eşitliği maddesi, bu ülkede yaşayan herkesi bağlamaktadır. 1974’den 1998 yılına kadar her öğrenci çözebildiği soru oranında üniversiteye girebiliyorken bu hak, 28 Şubat döneminde gasp edilmiştir. Danıştay, o dönemde kendilerinin ve başka kurumların açtıkları davalara, ‘2547 Sayılı yasaya göre bu YÖK’ün uhdesindedir’ cevabını verirken, YÖK Başkanı değiştikten sonra, Danıştay’ın olaya sahip çıkması, yetkisi olmadığı halde yerindelik denetimi yapması anlamına gelmektedir. Danıştay, yetkisi olmadığı halde yerindelik yetkisini kullanmaya devam etmekte olup, bu ‘yasama, yürütme ve yargı’da yürütmenin yerini almaktır. Eğitim işini de Milli Eğitim Bakanlığı ve YÖK’den alarak ‘ben dizayn ederim’ demektedir.”
OZAN
[ 19 ?ubat 2010 14:02 ]
Bu tablo tam tersine,demokrasinin,bireysel özgürlüklerin,anayasal kurumların devre dışı bırakılmasıdır...Dünyanın hangi ülkesinde bir savcı 1.sınıf bir savcıyı eşkıya gibi makam odasını basarak göz altına almıştır.Bunun anlamı totaliter yönetime yani fazişme doğru gidiştir.Bunun neresini savunuyorsunuz Allah aşkına....