“Belediyenin Yıktığı Yer Yeniden Yapılacak”
2008 yılında Elbistan’a gelen Kahramanmaraş Valisi Mehmet Niyazi Tanılır’a evi gezdiren ve evin tarihi hakkında bilgiler veren Ketizmen, evin Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca tarihi varlık olarak onaylanmasından sonra yapılacak işlemler hakkında açıklamalarda bulundu. Ketizmen; “Bundan sonra valiliğin burayı müze haline getirmesi bekleniyor. Valilik bundan sonra Elbistan’ı müze haline getirecek. Biliyorsunuz 2 sene önce Sayın Valimiz gelerek burada incelemelerde bulunmuş, girişimler başlatmıştı. Bu evin arkasında 1991 yılında belediyenin yıktığı bir kısım vardı. Belediye kanalizasyon geçirmişti. Belediye, evin üçte birlik kısmını yıkmıştı. Orayı da katmışlar. Bana söylediklerine göre bir bütün olarak tescil edileceğini söylediler. Yani belediyenin yıktığı yerde eski verilere ve fotoğraflara bakılarak yeniden yapılacak ve orası bir müze haline getirilecek” dedi.
“Müzeye 3 Neslin İsmi Yazılacak”
Evin bundan sonra müze yapılmasını beklediğini söyleyen Ketizmen; “Burası tarihi eser. Bu ada ve parselde bulunan konak tescil edildi ve ileride müze haline dönüştürülürken isim verilecek. Bu evde 3 nesil yaşamış ve müzeye de bu 3 neslin resimleri konacak. Evi ilk yaptıran kişi Nakipzade Nuri Ağa, evin ilk sahibi o. Sonra evin üçte birlik kısmını damadı olan Abbas Ağa’ya vermiş. Abbas ağa aynı zamanda yeğeni ve benim de dedem oluyor. Abbas Ağa’nın ismi aynı zamanda Kurtuluş Savaş zamanında Kuvayi Milliye Hareketi’nde de geçiyor. Ev, ondan sonra da benim babam olan Münir Ağa’ya geçti. Evin en son hatırlanan şekli Tapucu Münir Ağa’nın Konağı’dır. Hep öyle hatırlarlardı çünkü evin o öndeki çıkma kısmı, cumbalı kısmı bize ait. Evi esas gösteren kısım bize aitti ama yan tarafta da 3 aile yaşadı. Nakipzade Münir Ağa konağı, yan tarafta da Mehmet Ali Ağa var, arkada da Şükrü Köleli yaşadı. Yani bunlar ileride kitabe olarak yazılırken ‘şu bölümde şu aile, bu bölümde bu aile yaşamıştır’ diye yazılması gerekir. Zaten tarihi Elbistan Evi olarak Nakipzade Konağı olarak da geçiyor şu anda” dedi.
“Tarihi Konak, Elbistan’ın Mimari Özelliklerini Gösteren Tek Konaktır”
Tarihi Münir Ağa Konağı’nın bakanlıkça tescillenmesi aşamasında birçok kişinin emeği olduğunu söyleyen Abbas Ketizmen; “Bu tarihin bu aşamaya gelmesinde yalnız benim emeğim yok. Adnan Güllü var, diğer tarih yazar arkadaşlarımız var onlarında çok gayretleri oldu. Girişimleri tek başıma ben başlatmadım. Bunlar, ‘Elbistan’a bir müze olsun’ diye girişimlerde bulundular. Bu evin geçmişi, tarihi hikayesi çok zengin, bir takım olaylar yaşanmış. Bir de Elbistan’da Elbistan yöresine ait tek mimari yapı bura kaldı. Bundan başka Elbistan’ın mimari özelliklerini gösteren hiçbir yapı kalmadı” dedi.
“Bizim İçin Arsasının Kıymeti Değil, Tarihi Kıymeti Önemli”
24 odası, avluları ve yöresel özgün mimarisiyle Elbistan’a ait son kalan konağın, bakanlık tarafından tescillenmesiyle yok olmaktan kurtarıldığını belirten Ketizmen; “Elbistan’da geçmişe yönelik olarak bir şey yapılması gerektiğine inanıyorum. Ondan dolayı biz bu işi başlattık. Yani oranın arsasının kıymeti bizim hiç gözümüze gözükmedi. ‘Burası bizim evimiz, yan taraflar olmasa dahi bu haliyle kalabildiği kadar kalsın, bize müze haline geçsin’ diye mücadele verdik. Bu girişim böyle başladı. Adnan Güllü hocamız var, Arif Bilgin hocamız var onlar da girişimlerini başlattılar. Eski İl Genel Meclisi Üyesi Gazi Dedeler var ve esas girişimde bulunan o oldu. Vali Bey’e bir teklifte bulundular, Vali Bey geldi baktı, incelemelerde bulundu ve buranın Adana tarafından bu evin incelenmesi için talepte bulundu” dedi.
Konağın Restorasyon Taslağını Abbas Ketizmen Hazırladı
Kurtuluş Savaşı’nda dönemin Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Reisi Nakipzade Mehmet Ağa’nın Elbistan Kuva-ı Milliye Üyeleri’nin topladığı karargah olarak bilinen, Kılıç Ali’nin konakladığı ve hatıralarında adı geçen tarihi konağın Elbistan medyası tarafından da sürekle gündemde tutulduğunu söyleyen Doç.Dr. Abbas Ketizmen; “Röleve ve restorasyon proje taslağını ben hazırladım. Bana göre Ceyhan Nehri’nin kıyısında yer alan konağın tarihi eser olarak tesciline etki eden en önemli unsurlardan bir diğeri de tarihi, anı ve simge değeri taşıyan olaylara ev sahipliği etmesinin yanı sıra mimari özellikleridir. Konağın bu özellikleri; 19. Yüzyıl sonlarında yapılmış olması, yöresel özgün Osmanlı mimari yapısı, üst kattaki iç eyvanın alt kattada mevcut olması, cumbalı yapının ön cephesinde bulunan ve bağdadi tekniğiyle inşa edildiği anlaşılan ve yöresel ismiyle köşk odası olarak adlandırılan çıkmanın konsolları ve bu konsolların yükünü ileten sütünceler, Elbistan’ın kaybolan tarihi konaklarının birçoğunda var olan türden olan ahşap malzeme üzerindeki süslemeler, dikdörtgen formlu zemin kat pencereleri, kemerli üst kat çıkmalarının pencereleri, pencerelerdeki ve giyotin, açılır çift kanat modellemeleri, konağın yuvarlak kemerli ana giriş kapısı ve Elbistan ağzıyla ‘çatal kapı’ denilen plaster formlu dikmeler Ceyhan Nehri’ne bakan giriş cephesindeki tasarım, görsel kompozisyon ve pencerelerde ahşap işçilikleridir. Bundan sonrası yöneticilerimize kalmış olup konak çevresiyle birlikte etnografik tarihi Elbistan Evi olarak müze olmayı beklemektedir” dedi.