4 Aralık Cuma günü akşam 17.00’de Pınarbaşı Spor Kompleksi’nde düzenlenen seminere Elbistan Kaymakamı Ahmet Altıntaş, Cumhuriyet Başsavcısı Özden Doğan, Adli Yargı ve Adalet Komisyonu Başkanı Attila Oğuz, Elbistan Emniyet Müdürü Ahmet Kılıç ve İlçe Milli Eğitim Müdürü Ramazan Çelik eşleriyle birlikte katılırken seminere okul müdürleri, öğretmenler ve velilerde katıldılar.
Saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından kısa bir açılış konuşması yapan İlçe Milli Eğitim Müdürü Ramazan Çelik, bu tür seminerlerin önemine değinerek katılanlara teşekkür etti.
Çelik’ten sonra sözü alan Elbistan kaymakamı Ahmet Altıntaş ise; “Hocamıza öncelikle teşekkür etmek istiyorum. Çok uzak yerden geldi. Bizler için, bizlerin çocuklarının daha mutlu ve başarılı olması için bizlerin bir şeyler öğrenmesine katkıda bulunmak için geldi” dedi.
Ali Çankırılı’nın öz geçmişinin okunmasının ardından Çankırılı sözü alarak İletişim Engelleri ve Çocuk Eğitiminde Yapılan Yaygın Hataları anlattı.
Çankırılı şunları söyledi; “Yerini bulmayan öğüt, bazen çocuğu kendisini anlamayan ve duygularını önemsemeyen anne babaya karşı gelmeye iter. Yaptığı işe müdahale etmek, nasıl yapacağını göstermek çocuğa, kendisini beceriksiz ve küçük gördüğümüzü telkin eder. Nasihat dinlerken bilgisizlikleri yüzlerine vurulmuş hissederler. Bazen buna sert tepki gösterirler. Eleştirmek çocuğun duygularını ve yaptığı pek çok şeyi anne babasından gizlemesine neden olabilir. Çoğu anne baba övgünün faydalı olduğuna, çocuğu cesaretlendirdiğine ve güven duygusunu güçlendirdiğine inanırlar. Yerini bulmayan, hak edilmemiş bir övgü, beklenenin aksine, güvensizlik duygusu uyandırır. Çocuk övgünün kendisini idare etmek için kullanıldığını düşünür. Çocukların kişilik gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Onlarda kötü, değersiz, işe yaramaz oldukları ve sevilmedikleri duygusu uyandırır. Bazı çocuklar, dayak yeme pahasına, kasten anne babanın sevmediği davranışlarda bulunarak onları kızdırmaktan zevk alırlar. Çocuk bir şeye üzülmüş, canı sıkılmış veya korkmuş iken onu teselli etmek ve cesaretlendirmek, o anki duygularını hafife almak anlamına geleceği için işe yaramaz. Sizden duygularını saklamaya başlayabilir. Çocuğa arka arkaya sorular sormak, çapraz sorularla aynı konuya dönmek ona güvenmediğimiz, açığını yakalamaya çalıştığımız anlamına geleceği için, çocuk cevap vermek istemez. Kendisini mahkemede sorgulanan bir suçlu gibi hisseder. Anne babalar genellikle çocukların sorularını ve problemlerini ciddiye almaz, atlatma ve konuyu saptırma yolunu seçerler. Size ne kadar basit gelirse gelsin, çocuklar bir soru sorduklarında çok ciddidirler ve cevabını almak isterler. Atlatıldıkları ve sorularına cevap alamadıkları zaman, önemsenmedikleri ve sevilmedikleri duygusuna kapılırlar.
Buraya kadar anlatılan iletişim engelleri, aynı zamanda, etkin dinleme ve kabul dili önünde de engeldirler. Bu engelleri ya da hataları yapmamak için çocuğumuzla iletişimde kendi duygularımızı ve önyargılarımızı askıya almamız gerekir. Bunu da, ancak kendimizi çocuğumuzun yerine koyarak başarabiliriz. Böylece çocuğumuzun gerçekte ne düşündüğünü ve ne hissettiğini anlamaya, olaylara onun gözüyle bakmaya başlarız. Psikolojide buna
Neticede, insanlar arasında iletişim yoluyla bir şeyler öğrenen, kendilerine bir şey katabilenler, ancak karşısındakini gerçekten anlayabilenler, yani empati kurabilenlerdir. Dolayısıyla, empati, insanın karşısındaki insandan kendisine doğru duygusal ya da aklî deneyimlerin aktarıldığı bir köprü kurmasıdır. Sanırım, anne babalar kadar, her insanın ihtiyacı olan şey de bu.”