Tarlalarına ektikleri üründen düşüş olduğunu ve bu düşüşün nedeninin de bölgede faaliyet gösteren termik santrallerin olduğunu öne süren bölge çiftçileri, zararlarının karşılanması için 2008’in Mayıs ayında EÜAŞ hakkında tazminat davası açtı.
Açılan dava, Elbistan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen davanın 4 Mayıs’ta gerçekleşen duruşması, 31 Temmuz 2009 tarihine ertelendi.
Duruşma sonrasında davacılardan Karahüyük Köyü Muhtarı Ömer Yılmaz ilse Avukat Aydın Gencer bir açıklama yaptı.
Termik santrallerden çevreye yayılan zehirli gazlar ve küllerin gerek insan sağlığını gerekse tarım arazilerini tehdit ettiğini belirten Muhtar Ömer Yılmaz; “Bu bölgede yıllardır büyük bir çevre felaketi yaşanıyor. Santrallerin yanında kalan köy arazilerinin yanı sıra 15 kilometre uzaklığa sahip olan Karahüyük, Körücek, Çoğulhan, Balıkçıl, Kaşanlı, Alemdar, Bozyer, Tekepınarı, Ağlıca, Alaçayır, Adaz ve Çomudüz köylerinden ve mevkilerinden alınan toprak numunelerinin değerleri ortada. Santrallerin sadece bitişiğindeki veya yanında bulunan arazilerden 15 kilometreye kadar uzanan alanda tarım adına felaket yaşanıyor” dedi.
Davayı üstlenen Avukatlar Aydın Gencer ise santrallerin çevreye ciddi oranda zarar verdiğine inandıklarını belirterek; “Bilindiği üzere bölgede iki tane büyük termik santral var. Türkiye’de bulunan çok büyük iki santral burada. Birisi yaklaşık 30 yıllık, diğeri de 5-6 yıllık bir santral. Bizimde Türkiye’nin bir başka yerinde Kütahya’da başlattığımız bir dava türü ile bu bölgeye gelmiş bulunuyoruz. 2007 yılında açtığımız davalarla bu santrallerin gerek baca gazlarından gerekse külünden çevreye yayılan bir kirlenmenin olduğunu düşündük ve bunu önce kendimiz örnekleme yöntemi ile var olduğunu tespit ettik. Daha sonrada bunu davaya dönüştürdük. 6 tane örnek dava açtık. Bunlar Ankara’da ikamet eden müvekkillerimiz. Onların sayesinde bu bölgeye geldik. Bunlar olumlu sonuçlandı Afşin Asliye Hukuk Mahkemesi’nde. Daha sonra davalı kurum tarafından temyiz edildi ve Yargıtay’a gitti. Yargıtay o dosyalarımızı bozdu. Gerekçesi de zararı veya kirlenme yok demiyor ama sadece yöntem olarak bu incelemeleri Üniversiteli Akademisyenlerin yapmasını uygun buldu ve o doğrultuda kararlarımızı bozdu. Neticede bizde o doğrultuda devam ediyoruz. Elbistan yöresi içinde Karahüyük, Körücek ve Kalaycık köyleri başta olmak üzere o köylerle ilgili açtığımız davalar devam ediyor. Alınan toprak örnekleri Türkiye Atom Enerjisi Kurumu’nda incelemeden geçmiş bir kısmı halen devam etmektedir. Bu raporları verilenler, yerel mahkemeler tarafından tayin edilen bilirkişiler tarafından da zararın tespiti bakımından tespit edilmiştir. Onlarda büyük çoğunlukta mahkemeye verilmiştir. Şuan da bunlar incelenme aşamasında. Net bir karar verilmiş değil. Bunların tamamı incelenecek ve incelemelerin sonucuna göre karar verilecek. Veya mahkemeler Yargıtay bozma ilamına uyarak o doğrultuda yeniden toprak alma yönüne gidebilecek ama şuan kesin bir şey yok. Yargılama devam etmektedir. Bildiğimiz tek sonuç, zararın etkisinin olduğu yönünde kanaatler. Bilirkişilerin kanaatleri o yönde. Buda raporlara yansımış durumda. Mahkemeler ne karar verecek onu ileriki aşamada göreceğiz. Bugün girdiğimiz duruşma 31 Temmuz 2009 tarihine ertelendi. O gün geldiğimizde durumumuz daha bir netleşmiş olacak. Bizim şahsi kanaatimiz biz zaten buraya çok inanarak gelmiştik. İnsanların zarar gördüğü kesin bunu hiç kimse inkar edemez. Bunu EÜAŞ yöneticileri de inkâr etmiyorlar ama sonuçta onlarda kamu görevlisi kendi görevini yapıyor herkes. Bizde elimizden geldiğince bu davayı savunacağız. Sonuna kadarda götüreceğiz. Kararlı ve inançlıyız. Buradaki avukat arkadaşlarımızda buna mutlaka inanıyordur. Onlarda bundan sonra devam edecektir. Bizimle birlikte olacaklardır. Ona da inanıyoruz. İnsanlar insanların yüzünü güldüreceğiz. Kirlenmenin olduğu kesin. Yaptığımız incelemelerde o yönde. Gelen hocalarında görüşü de farklı değil. Ama bu durumun bilimsel olarak ortaya konması tabi ki bir süreç istiyor. Onun mahkeme kararına bağlanması da bir yargı sürecidir” dedi.
Açıklamalarında toprak numunelerinin inceleme sonuçlarına da değinen Gencer; “Burada ağırlıklı olarak Nikel, Kadmiyum ve Krom kirlenmesi var. Bunlar, yönetmeliklere bağlanmış kriterlerin üzerinde. İşte deniyor ki, Toprak Kirlilik Yönetmeliği’ne göre 1 kilogram toprak kirliliğinde 75 PPM üzerinde nikel oranı varsa, bu toprak kirlenmiş demektir diyor. Tabi bunun ürüne yansıması nasıl olur, bu daha teknik ve bilimsel bir yöntem. Bunu hocalarımız dile getirecek. Ne oranda bitkiye geçer, ne oranda zehir etkisi vardır, onlar bilimsel çalışmalardır ama biz şunu biliyoruz ki, nikel için söylüyorum sınır değer 75 PPM’dir. Karahüyük ve Körücek Köyü topraklarında bu nikel oranı 250’den 450’ye kadar çıkmaktadır. Bizler kirlenmenin var olduğuna inanıyoruz” dedi.
solker
[ 07 Mayys 2009 11:40 ]
ELBİSTAN,30 YIL SONRA ,KURT'UN KUŞ'UN HATTA HİÇ BİR ÇANLININ VE BİTKİNİN YAŞAMMADIĞI,İNSANLARIN HASTALIKLARDAN ÖLDÜĞÜ YADA YAŞAMAK İÇİN BAŞKA YERLERE GÖÇ ETTİĞİ,NÜKLEER BOMBA ATILMIŞ GİBİ ETKİLER YAŞAYAN BİR TOPRAK PARÇASI HALİNE GELECEK.BUNU GÖRMEMEK İÇİN KÖR OLMAK GEREK. YAZIK ,ÇOK YAZIK ELBİSTANDA AYDIN OLARAK GEÇİNENLERE,BASINA YAZIK,ÜNİVERSİTELERE YAZIK,SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNE YAZIK,ODALARA YAZIK EN ÇOKTA BU REZALET VE TEHLİKEDEN HABERSİZ HALKA YAZIK.KALIN SAĞLIÇAKLA