Zafer Çiflikli, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Miladi takvime göre 2013 yılının sonlarına yaklaşırken ‘yılbaşı kutlamaları’ adı altında bu yıl da Müslümanlar gayri ahlaki ortamlara çekilmek isteniyor; para harcamaya, eğlenmeye, alkol tüketmeye teşvik ediliyor. Müslüman tüketecek, yaşam tarzından, inancından taviz verip yozlaşacak; Batılı emperyalistler ceplerini doldurup, yaşam tarzlarını yaygınlaştıracaklar. İlk bakışta yeni yıla girişin kutlamaları gibi gözükse de asıl itibariyle Hıristiyan Batı’nın Noel bayramıyla yakın ilgilidir. Esas olarak Hz. İsa’nın doğum tarihi alınmış ve bu giderek diğer ülkelerde de benimsenmiştir. Bu bakımdan Hıristiyanlar aralık ayının son haftasını, doğumun arifesini teşkil etmesi bakımından, en önemli dinî bayramları olarak kabul etmişlerdir. Bu hafta içerisinde Hıristiyanlar kiliseye giderler, ayrıca birbirlerini ziyaret edip hediyeleşirler. Dinî bir atmosfer içinde geçen Noel bayramı akabinde ise, yeni yıla giriş büyük bir çılgınlıkla, lüks ve israfla kutlanır.”
Müslüman toplumlarda yılbaşı kutlamalarının kültürel ve geleneksel hiçbir temele dayanmadığını belirten Çiflikli, “Toplumumuzda ve diğer Müslüman toplumlarda ‘yılbaşı kutlaması’ adı altında düzenlenen eğlence toplantılarının ise, hiçbir kültürel ve geleneksel temele sahip değildir. Hıristiyan olmayan ülkelerde yılbaşı kutlamaları Batı’nın körü körüne taklit edilmesinin bir sonucudur. Ülkemizde öteden beri yılbaşı kutlamalarıyla ilgili olarak yapılan tenkitler ve gösterilen hassasiyet de buradan kaynaklanır. Hz. Pey¬gam¬ber(S.A.V)in Müslümanlara diğer dinî topluluklara göre farklı bir kimlik bilinci ve kültür değer¬leri manzumesi kazandırmak için gayret ettiği, bu uğurda saç sakal, kılık kıyafet, yeme içme âdâbı da dahil pek çok konuda tavsiyede bulun¬duğu düşünülürse, yılbaşı kutlamalarının, sıradan bir kutlama olarak algı¬lanması ve tabii karşılanması mümkün değildir. Aksine, toplumumuzda kültürel tahribata, kimlik bunalımına yol açtığı, yeni yetişen kuşakları kendi öz değerlerinden ve geleneklerinden koparıp Batı’nın önce hayat tarzına alıştır¬dığı, sonra değer ve inanç esaslarına sıcak bakmaya ve giderek onları be¬nim¬semeye götürmektedir. Müslüman toplumların fert ve toplum olarak belli bir kimlik kazanmaları, kendi şahsiyetlerini korumaları ve kendilerine güven duygusunu geliştirmeleri gerekirken başka inanç ve toplumlara benzemeye ve onları taklide yeltenmek, benlik ve şahsiyetleri mahveder, başkalarının kölesi haline getirir. Şekli benzeşme fert ve toplumu sonuçta itikadi benzeşmeye götürür. Mağluplar, galipleri taklit etme psikolojisini yaşarlar. İnsan ancak sevdiğini, takdir ettiğini ve büyük gördüğünü taklit eder. Şekli taklit, itikadi taklide götürür” dedi.
Gelenek ve adetlerimize sahip çıkmamız gerektiğini belirten Çiflikli, açıklamasının sonunda şu ifadelere yer verdi: “Toplumumuzun, Batı’nın kültür ve gelenekleri altında nasıl değiştiği ve giderek o toplumla bütünleşmeye başladığı iyi izlenirse toplumumuza yabancı kültürlerden taşınan veya yabancı toplumlara özenti şeklinde başlayan örf ve âdetlere karşı duyarlı olunmasının önemi daha iyi anlaşılır. Bunun için kendi kültürel mirasımızdan ve dini anlayış ve heyecanımızdan kaynaklanan değerleri, gelenek ve âdetleri iyileştirerek yaşatmaya ve geliştirmeye çalışmak vazifemiz olmalıdır.”