Kul, İnsan hakları beyannamesinin kabulünün 65. yıldönümünde yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: “Bugün 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilişinin 65. yılı kutlanıyor. İnsan hakları konusunda uluslararası hukukta en önemli belge olarak nitelendirilen "Evrensel Bildirge"nin kabul edilişinin 65. yılında Türkiye, başta yaşam hakkı olmak üzere, temel insan hak ve özgürlükleri alanında tarihinin en karanlık günlerini yaşamaktadır. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin kabul edilişinin yıldönümünde, insan hak ve özgürlükleri açısından bütün dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de ciddi bir geriye gidiş yaşanmaktadır. Roboski katliamının üzerinden iki yıl geçmiş olmasına rağmen hala çözülmemiş, Gezi direnişi sırasında öldürülen gençlerin katilleri devlet tarafından açıkça koruma altına alınmıştır; yine Gezi direnişine katıldığı gerekçesiyle aralarında çok sayıda Eğitim Sen üye ve yöneticisinin de bulunduğu kamu emekçilerine yönelik olarak başlatılan cadı avı sürmektedir.”
Türkiye’nin insan hakları karnesinin zayıf olduğunu belirten Eğitim-Sen Elbistan Temsilcisi Kul, açıklamasının devamında şunları söyledi: “Son yıllarda hızla artan kadın cinayetleri, işkence ve kötü muamelenin karakollardan sokaklara taşması, basın emekçilerinin, seçilmiş vekillerin, belediye başkanlarının ve sendikacıların siyasi operasyonlarla gözaltına alınıp tutuklanması, son olarak Yüksekova`da yaşandığı gibi güvenlik güçleri tarafından insanların sokak ortasında öldürülmesi gibi çok sayıda ibret verici gelişme, Türkiye’nin insan hakları karnesinin darbe ve sıkıyönetim dönemlerini bile aratır hale geldiğini göstermektedir. Türkiye’nin son yıllarda resmen "açık cezaevi" haline getirilmiş, en demokratik eylemler, basın açıklamaları bile polis şiddeti ile bastırılmış, yasa dışı dinleme ve fişleme uygulamalarının olağan devlet faaliyeti haline getirilmiştir. Temel insan haklarından birisi olan eğitim hakkının, özellikle anadilinde eğitim hakkının önündeki yasal ve fiili engellerin sürdüğü, bilimsel, demokratik ve laik eğitim mücadelesinin engellenmeye çalışıldığı bir ortamda insan hak ve özgürlüklerinin güvence altında bulunduğundan bahsetmek mümkün değildir.”
İnsan hakları alanında yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini vurgulayan Kul, “Türkiye’de, insan hakları alanında, özellikle düşünceyi ifade ve örgütlenme özgürlüğü konusunda hâlâ yasal ve fiili engeller bulunmaktadır. Her türlü muhalif düşünce ve inanca karşı yürütülen baskı ve sindirme politikaları hız kesmeden sürmektedir. Siyasi iktidarın kendisi gibi düşünmeyen, iktidarın baskıcı politikaları önünde diz çökmeyen bütün örgütlü güçleri, sendikaları, gazeteleri sindirme operasyonlarını arttırdığı bir dönemde, insan hak ve özgürlüklerin değeri ve önemi daha iyi anlaşılmaktadır.”dedi.
Açıklamasının sonunda Abidin Kul, şu ifadelere yer verdi: “Eğitim Sen olarak, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü vesilesiyle dünyada ve Türkiye`de kalıcı barışının sağlanması için herkesi, daha demokratik bir ülke için örgütlü mücadeleye katılmaya, haklarına, özgürlüklerine ve geleceğine sahip çıkmaya çağırıyoruz.”