"Suriye’de yüz binlerce insan öldü, milyonlarca insan başka ülkelere sığında, her beş kişiden biri evini barkını terk etti. Bu trajediyi ise Küresel güçler bir tiyatro sahnesi gibi seyrediyorlar. Batılıların evrensel ve vazgeçilemez insan hakları ilkeleri bir söylevden ibaretmiş. Suriye’de insanlıkla birlikte bu ilkeler de ölmüştür" dedi.
Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil, Türkiye Büyük Millet Meclisi İdare Amiri ve Malatya Milletvekilimiz Ömer Faruk Öz, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Başkanı ve Malatya Milletvekili Mahmut Mücahit Fındıklı, Şanlıurfa Milletvekili Mahmut Kaçar, Adıyaman Milletvekilleri Mehmet Erdoğan, Salih Fırat, Adıyaman İl Başkanı İbrahim Halil Fırat, Adıyaman Belediye Başkanı Necip Büyükaslan, Adıyaman’daki Çadırkentte incelemelerde bulundular.
Yetkililerden sığınmacıların durumu hakkında bilgi alan heyet, daha sonra Suriyeli sığınmacılarla görüştüler. Bu arada Suriye’deki iç savaşta babasını kaybeden Abdullah Nasri isimli çocuğun Türkçe olarak okuduğu türkü heyeti duygulandırdı. Abdullah Nasri türküsünde (Hoş geldiniz, hoş geldiniz / Sayın valim hoş geldiniz / Hazin hazin bakar gözler / Dertlere derman geldiniz / Selam olsun, selam olsun / Erdoğan’a selam olsun / Baba oldu, kardeş oldu / Bu can size feda olsun) dedi.
“İnsanlık Bitmiştir”
Suriye’de her ay 5 bin insanın öldüğünü, 2 milyon insanın iç savaşta ülkeyi terk etmek zorunda kaldığını ifade eden Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Nevzat Pakdil, “Türkiye’de çadır kentlerde kalan sığınmacı sayısı 200 binin üzerine çıkmıştır. Türkiye olarak biz bu insanlarımızı kardeşimiz olarak görüyoruz ve onların her türlü ihtiyacını karşılıyoruz. Buradaki çadır kentte de gördüğümüz gibi, bu insanlarımızın eğitimiyle ilgileniyoruz. Onların meslek sahibi olmaları için kurslar düzenliyoruz. Fakat hiçbir şey bu kardeşlerimizin kendi evlerine dönmelerinden daha önemli olamaz” şeklinde konuştu.
Türkiye’nin tarih boyunca zulümlerden kaçan insanlara kapılarını açtığını belirten Pakdil, “500 yıl önce İspanya engizisyon mahkemelerinden kaçan Yahudileri bize sığında. Nazi zulmünden kaçanlar Türkiye’ye sığındı. Sovyetlerin zulmünden kaçanlar Türkiye’ye sığındı. Saddam Hüseyin’in hardal gazından kaçanlar bize geldi. Biz merhamet peygamberinin ümmetiyiz. Darda kalan kim varsa, onların durumları ile ilgileniriz. İnsan hakları budur. Darda kalanın sıkıntısıyla ilgilenmek, bir insan hakkıdır. Bizim inancımızın bir gereğidir” dedi.
Suriyelileri ülkelerini terk etmek zorunda bırakan ölüm, yıkım ve tehlikenin büyüklüğüne işaret eden Pakdil, “4.5 milyon kişi Suriye içinde yerinden edilmiş durumdadır. Bu insanların üzerine uçaklar bombalar atıyor, bu insanların üzerine füzeler fırlatılıyor. Bunlar yetmiyormuş gibi, kimyasal silahlar kullanılıyor. Şimdi Esad’e deniliyor ki, (Kimyasal silahları teslim edersen müdahaleden kurtulursun). Bunun anlamı yüzyılın insanlık trajedisinin devam edeceği şeklindedir. Bu insanlar ölmeye devam edecek, bu insanlar evlerini barklarını terk edecek, Suriye’nin şehirleri yok olacak. İnsan hakları bu değildir. Bu durumu kabul etmemiz mümkün değildir” diyerek açıklamalarını tamamladı.