Ünal, TRT Türk’te yayınlanan Türkiye’nin Haberi adlı programda Müslüman Kardeşler Teşkilatı olan İhvan’ın amacının ne olduğu ve iç savaş çıkma ihtimalinin olup olmadığı şeklinde yöneltilen soruları cevaplandırdı.
Mısır halkının dünyaya insani değerlere sahip çıkma dersi verdiği ve Arap baharının kışa dönmemesi için direndiğini ifade eden Milletvekili Mahir Ünal, şöyle konuştu:
“Meydanlarda olan sadece ihvan değil, Mısır’da kendi seçtikleri cumhurbaşkanının bir askeri darbe ile görevinden alınmasından rahatsızlık duyan, kendi iradesine sahip çıkan, bütün darbe karşıtları sokakta. Aslında Mısır, yeterince üzerinde durmadığımız ve modern dünyanın da sadece piramitleri ile hatırladığı, kadim medeniyetlerin doğuş membaı olan bir yer. Musa’nın, Yusuf’un yaşadığı bir şehir, bir ülke ve bugün birileri ısrarla diyor ki ‘efendim, demokrasi, Mısır gibi ülkelerde tabi ki yerleşmez. Mısır gibi ülkelerde tabi ki cemaatçiliğin, içe kapanık toplumların bulunduğu yerler gelişmesini beklemeyiz.’ Aslında Mısır şimdi bugün insanlığın üzerinde yükseldiği değerlerle ilgili ders veriyor. İnsanı özgür kılan; insanın kendi hür iradesine ne kadar sahip çıktığıdır, insanı özgürleştiren; kendi hür iradesiyle kurduğu ilişkidir.
Şimdi, Muhammed Mursi; Mısır’ın seçilmiş tek cumhurbaşkanıydı ve yine bazıları diyor ki ‘Darbeyle geldi, darbeyle gitti’. Hayır, Muhammed Mursi darbeyle gelmedi. Mısır halkı bir diktatöre karşı ayaklandı, Mübarek, görevlerini yüksek askeri konseye devretti, yüksek askeri konsey de Mısır’ı bir seçime götürdü ve bu seçimden Muhammed Mursi, Mısır halkının iradesinin bir yansıması olarak yönetime geldi.
İnsanlar sokakta şunu soruyorlar; ‘Benim sandıkta kullandığım irademle göreve gelen benim yöneticim nerde? Ve şimdi yönetici olduğunu söyledikleriniz kimin iradesi ile geldi?’ Çünkü demokrasi en basit tanımı ile şudur: halkın egemenlik hakkını temsilcileri eliyle kullanmasıdır. Şimdi halk diyor ki ‘Benim seçtiğim temsilci nerde ve şuan siz kimin adına şu anda bu ülkeyi yönettiğinizi söylüyorsunuz?
Dolayısıyla, kendi iradesine sahip çıkan ve kendi iradesine sahip çıkarken bölgenin de halklarının iradesine sahip çıkan bir Mısır var şu anda. Ve kendi canı pahasına insani değerleri hatırlatan bir Mısır var.
Eğer bu darbe başarıya ulaşırsa maalesef Arap uyanışının Mısır’da boğulduğuna şahit olacağız. O yüzden Arap dünyasının kalbi olan Mısır, Arap baharının kışa dönmemesi için direniyor. Bölge halklarının diktatörlerden kurtulması için direniyor ve bölge halklarının kendi hür iradesi ile kendi kendini yönetmesi için direniyor Mısır. Bunu başka olaylarla karıştırmamak lazım. Bu insanlar ölüme bir gül bahçesine girer gibi gidiyorlar, şehadet nöbeti tutuyorlar. Bu, insanın iradesinin, özgürlüğünün ne kadar kutsal ve değerli olduğunu insanlığa yeniden hatırlatıyor.”
Milletvekili Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Darbe karşıtları Mısır’da önce itibarsızlaştırılmak istendi. Sonra bu olmayınca bir şiddet üretilerek şiddet sarmalının içine çekilmek isteniyorlar. Çünkü şiddet sarmalının içerisinde çekildiklerinde bir karşı şiddet uyguladıklarında terörize edilecekler ve bunlar terörist olarak sınıflandırılacaklar ve bunları imha etmenin uluslararası meşruiyeti oluşacak. Maalesef uluslararası toplum, Mısır’da olanı bir darbe olarak tanımlamayarak insanlığın üzerindeki değerleri inkar etmiş oldular. Özellikle Avrupa ve Amerika, bizim siyaset bilimi kuramları, okuduğumuz bütün bu demokrasiye, siyaset bilimine, sivilleşmeye, özgürleşmeye ait okuduğumuz ve bugüne kadar elli yıldan beri insanoğlunun inşa ettiği değerlerinin hepsini Mısır’da ayakları altına aldı.
İç savaş çıkması ihtimalini görmüyorum ama şu soruyu sormak gerekiyor: Mısır’da neden bir askeri müdahale yapıldı, gerekçesi ne idi? Hatırlayalım; ‘Mursi, Mısır’da sorunları çözemiyor, diktatörleşiyor, basın üzerinde baskı uyguluyor, benzin-yakıt kuyrukları var’ denildi. Bunları çözmek için bu gerekçeyle seçilmiş cumhurbaşkanına askeri darbe yapıldı. Peki ondan sonraki süreçte ne oldu, katledilen insan sayısı, şu ana kadar yasaklanan televizyon, öldürülen gazeteci-kameraman sayısı bunları alt alta topladığımız zaman aslında darbenin Mısır için yapılmadığını görürsünüz. Yani Mısır’da özgürlükleri genişletmek, hakları zenginleştirmek ve Mısır’ın daha müreffeh bir ülke olması için darbe yapılmadı.
Mısır’ı biz Suriye’den, Türkiye’den, Tunus’tan Kuzey Afrika’dan bağımsız düşünemeyiz. Mısır, Arap dünyasının kalbidir. Mısır’ı İsrail’in güvenlik sorunlarından bağımsız düşünemeyiz. Dolayısıyla Arap uyanışının başlamasıyla birlikte temel sorun şu idi: Evet halklar, diktatörleri tasfiye ediyor peki halklar kendi özgür iradeleri ile kendi yönetimlerini mi belirleyecek yoksa bölgede uluslararası sistemin çıkarlarına uygun yeni yönetimler mi belirleyecek? 2011’den beri Dünya bu sorunun cevabını arıyor aslında. Çünkü ne Tunus’ta, ne Mısır’da, ne Libya’da uluslararası güçlerin onayladıkları ve uygun buldukları yönetimle işbaşına gelmedi. O yüzden Suriye’de Arap uyanışı durduruldu. Yani şu anda Esed dayanıklı olduğu, güçlü olduğu için mi Suriye’de ayakta duruyor? Hayır. Esed’in Suriye’de 100 bin kişiyi katletmiş olmasına rağmen, görevine-katliamlarına devam etmiş olmasının bir sebebi var; Suriye, Arap uyanışının durduğu yerdir. Mısır’da da Arap uyanışını tersine çevirmeye çalışan bir irade görüyoruz maalesef. İşte Mısır halkı buna direniyor, iradesinin çalınmak istenmesine karşı direniyor. Ve Mısır halkı biliyor ki eğer orda direnmezse bölge halklarının kendi kendilerini yönetme imkanları da ortadan kalkacak. Ve tabi bunun Türkiye’ye yansıyan tarafları da var, maalesef.
Şimdi bizim dış politikamızla ilgili diyorlar ki ‘siz sıfır sorunla başladınız, sırf sorun politikasına döndünüz’. Bizim dış politikamızla ilgili Türkiye, iki eksende sağlam bir şekilde ilkelerini ve pozisyonlarını koruyor. Biz, insan eksenli düzen eksenli politika takip ediyoruz. Biz, insanı ve insani değerlerini öncelikleyen, düzeni ve halkların kendi kendilerini yönetmelerini öncelikleyen bir dış politika takip ediyoruz.
Bölgede uluslararası ilişkiler dediğimiz; devletin devlet ile olan ilişkileridir. Çevrede; Suriye’de, Mısır’da, Tunus’da, Libya’da devlet mi bıraktılar, yani İsrail’in hatta İran’ın durumuna baktığımızda. Ama biz, Türkiye ne yapıyoruz; kamu diplomasisini yani halklardan halklara olan diplomasiyi çok güçlü bir şekilde yürütüyoruz.
Biz, Mısır, Suriye, Libya, Tunus halkının yanındayız. Biz Tunus’a, Fas’a, Cezayir’e, Mısır’a hatta Suriye’ye gittiğimizde halk bizi kendi bağırlarına basıyorlar. Çünkü onların vicdanı ile insanlık vicdanı ve bizim hemen yanı başımızda durduğumuz insanın erdemine ve değerlerine saygı duyuyoruz.
Bakın ölümler, kan konuşulduğu zaman reel politik konuşulmaz. Bu, ontolojik, varoluşsal, insan olmanın değeriyle ilgili bir şeydi..