Türkiye’de yarım yüzyıldır süren vesayet sisteminin son bulduğunu, TSK İç Hizmet Kanunu'nun 35. maddesinin değiştirilmesinin demokrasiye güç kattığını belirten Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı Nevzat Pakdil, “Demokrasi üzerindeki yanlışı, yıllarca istismar edilen bir gerekçeyi tamamen ortadan kaldıracak bir adım attık. Bu değişiklik ile demokrasimiz ne kadar güçlendi ise Silahlı Kuvvetlerimiz de o kadar yapısal hale gelmiştir” dedi.
Türk Parlamenterler Birliği (TPB) Genel Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil, Kahramanmaraş’ın Göksun İlçesine bağlı Çardak Beldesinde incelemelerde bulundu ve vatandaşlarla iftar yaptı. İftardan sonra açıklamalarda bulunan Nevzat Pakdil, “Yüksek Askeri Şura’da alınan kararlar, Türkiye’nin askeri vesayetten kurtulması açısından son derece önemli kararlardır. Ne istifalar ne de emekliye sevk edilen komutanlar, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin yapısını olumsuz etkilemez. Alınan kararların en önemli değerlendirmesi, Türkiye’nin normalleşmesi şeklinde ifade edilebilir. Türkiye, bugün geldiği noktaya sihirli değnekle gelmemiştir. 2002 yılından bu yana siyasi iktidarın demokratikleşmeye yönelik hayata geçirdiği reformlar vesayet aktörlerin egemenliği bir bir kırılmıştır. 2007 ve 2010 yılında kabul edilen Anayasa Değişiklikleri, Türkiye açısından birer demokrasi dalgalarıdır. Oysa anayasa yapma geleneğimizin en önemli özelliklerinden birisi elitist ve yukarıdan aşağıya doğru olmasıydı. Halk oylaması ile kabul edilen bu değişiklikler nereden bakarsanız bakın bir reformdur” şeklinde konuştu.
“Her Yargı Reformu, Bir Demokratikleşme Dalgasıdır”
Yargı reformları ile Türkiye’nin demokratikleştiğini, normalleştiğini ifade eden TPB Genel Başkanı Nevzat Pakdil, “Vesayet sisteminin kırılmasında en önemli güç siyasi iktidarın arkasındaki güçlü parlamento desteği olmuştur. Sandıkta halk tarafından verilen bu destek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından doğru ve yerli yerinde kullanılmıştır. AK Parti iktidarı döneminde, demokrasi, hukuk devleti ve insan hakları standardının yükseltilmesi açısından çok önemli reformların hayata geçirilmesi de halkın seçtiği iktidarın elini güçlendirmiştir. 1982 Anayasasını incelediğimizde, askeri, yargı ve bürokratik vesayetin etkinliği nettir. Askeri Vesayetin en etkin kurumlardan birisi Milli Güvenlik Kurulu’dur. AK Parti iktidarındaki vesayet ilk başlarda daha ziyade asker tarafından kendisini göstermekteydi. Başta Milli Güvenlik Kurulu bu noktada bir platform olarak kullanılarak siyasi iktidarın manevra alanına müdahale edilmeye çalışılmıştır. YAŞ Kararları da askeri vesayetin, siyasi iktidara dikte ettirilmesi açısından çok manidardı. Demokratikleşme dalgaları içerisinde Milli Güvenlik Kurulunun yapısının değiştirilmesi de Türkiye’nin önündeki engelleri kaldırmıştır” diye konuştu. Pakdil konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Yargının vesayet aktörü olarak kendisini göstermesi de daha ziyade iki binli yıllarda daha açık bir hal almıştır. Bunun sonucu olarak anayasadan kaynaklanan nedenlerle insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti ile ilgili önemli sorunlarla karşı karşıya kaldık ve Türkiye sürekli olarak uluslar arası arenada küçük düşürüldü. Bu alandaki en somut örnek Anayasa Mahkemesi kararlarıdır. Yargı alanındaki vesayetin en güçlü kurumu olan Anayasa Mahkemesi göreve başladığı günden itibaren insan hakları ve demokrasi doğrultusunda değil, devlet ve ideoloji yönünde kararlı bir tutum takınmıştır. Tüm bunların neticesinde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde sürekli olarak Türkiye’nin aleyhinde kararlar alınmıştır. Anayasa Mahkemesinin yapısının değiştirilmesi ve bireysel başvuru hakkının tanınması ile bu meseleler aşılmış oldu.”
“Halkımız Demokratikleşmeye Tam Destek Verdi”
1982 Anayasasının vesayet sistemi üzerine kurulduğunu kaydeden Nevzat Pakdil, “1982 Anayasasının oluşturduğu yapı, hâlâ vesayet aktörleri tarafından çok sıkı biçimde korunmak istenmekte ve bu konuda direnç gösterilmektedir. Gerek iç dinamikler ve gerekse uluslararası alanda Türkiye’nin taahhüt altına girdiği hususlar ve dünyada yaşanan gelişmelerin etkisiyle değişim kaçınılmazdır. Demokratikleşme yolunda atılan adımlarda tabandan gelen istek ve destek de çok önemli olmuştur. İki anayasa değişikliğine verilen destek de bunun göstergesidir. Türkiye’de tabandan gelen bir talebin oluşu siyasi iktidarın elini güçlendirmiştir. Demokratikleşme dalgalarının gerçekleştirilmesi güçlü ve kararlı siyasi iktidarları gerektirir. Recep Tayyip Erdoğan’ın insan hakları konusundaki kararlı tutumu, bu demokratikleşme hareketlerini sürekli canlı tutmuştur. En büyük demokratikleşme dalgası ise şüphesiz sivil anayasanın kabul edilmesi olacaktır. Adalet ve Kalkınma Partisi’nin attığı demokratikleşme adımları Türkiye’nin karşı karşıya olduğu sorunların çözümüne ciddi katkılar sağlamıştır. Ekonomik alandaki gelişmelerin sağladığı katkı ile birlikte düşünüldüğünde demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti alanında gerçekleştirilen reformlar Türkiye’nin prestijini de yükseltmiştir. Şu unutulmamalıdır ki, reformun yapılabilmesi için aynı zamanda istikrarlı bir döneme de ihtiyaç duyulmaktadır. Türkiye’nin istikrarsızlaştırılmak istenilmesinin arkasında yatan gerçek de budur. YAŞ kararları, Türkiye’nin fulü olan resminin netleştirilmesi açısından da çok önemlidir” diyerek açıklamasını tamamladı.
--