Türk Parlamenterler Birliği, “Türkiye’nin Yaşlanma Süreci” ile ilgili olarak yaptığı araştırmaya göre nüfusumuz hızla yaşlanıyor. Yaşlı bağımlılık oranı ise yüzde 11.12’ye yükselirken, 2023 yılında yüzde 14.93’e 2050 yılında ise yüzde 32.86’ya çıkması bekleniyor.
Türk Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil, “Türkiye’de yaşlı bağımlılık oranı Avrupa ülkelerine göre oldukça düşüktür. AB ülkelerinin 2000 yılında yüzde 40 düzeyinde olan yaşlı bağımlılık oranının 2050 yılında yüzde 70’lere ulaşması beklenmektedir. Türkiye için kritik olan husus, yaşlı nüfusun şu anki büyüklüğü ve durumu değil, yaşlanma sürecinin hızıdır. Türkiye’de yaşlanma süreci, Avrupa ülkelerine göre çok hızlı yaşanmaktadır” dedi.
Türkiye 5 milyon 700 bin yaşlı nüfusu ile bazı ülkelerin toplam nüfusundan daha fazla yaşlı nüfusa sahip olduğunu ifade eden Türk Parlamenterler Birliği (TPB) Genel Başkanı Nevzat Pakdil, “2050 yılında yaşlı nüfusumuzun 12 milyon olması tahmin ediliyor. Türkiye’deki demografik değişimler incelendiğinde yaşlı nüfusun artışı açık bir şekilde görülmektedir. Cumhuriyetin ilanından sonra takip edilen doğurganlığı teşvik edici politikalardan, yüzyılın ortasında dünyadaki demografik değişimlerle birlikte ülke gereksinimleri de dikkate alınarak vazgeçilmesi sonucunda 1950’lerden bu yana doğurganlık hızlarında belirgin bir azalma görülmektedir. Nüfus artışının düşmesi, ortalama yaşamın yükselmesi ciddi sıkıntıları da beraberinde getirmiştir. Nüfusumuzun hızla yaşlanması, göç olayının yaşanması, aile birliğinin zedelenmesi gibi sebepler yaşlılarımızın yalnızlaşması gibi sonuçlar ortaya çıkarmıştır. Bakımevi geleneğinin toplumumuzda bulunmaması da, yaşlı nüfusumuz tercihini yalnız yaşama şeklinde yapmaktadır. Oysa bizim toplum yapımızda aile sadece çocuk ve anne babadan oluşmaz. Dede ve nine de ailenin en temel üyeleridir. Bu yapımızı zedelemememiz gerekir. Çekirdek aile yapısı içinde kadın iş hayatına girmiş, kadının iş hayatına girmesi ile birlikte evde iş bölümü yapılmış ve yaşlılar bu iş bölümünün dışında kalmışlardır. Köyde yaşayan yaşlılar göre şehirde yaşayan yaşlılara göre, sağlık, eğitim, ulaşım gibi hizmetlere ulaşmakta oldukça güçlük yaşamaktadır” ifadelerini kullandı. Pakdil açıklamasını şöyle sürdürdü:
“65 ve daha yukarı yaştaki nüfusun medeni durumu incelediğinde, erkeklerin yüzde 82,7'sinin kadınların ise yüzde 42,2'sinin evli olduğu, bu yaş grubunda evli erkek nüfusunun evli kadın nüfusunun yaklaşık iki katı bir paya sahip olduğu görülmektedir. 65 ve daha yukarı yaştaki eşi ölmüş kadın nüfusun oranı yüzde 52,4, eşi ölmüş erkek nüfus oranının yaklaşık dört katı kadardır. Bunun temel sebebi de kadınların erkeklere göre daha uzun yaşamaları ve kadınların erkeklere göre daha genç yaşta evlenmelerinden kaynaklanmaktadır.
“Hızla Yaşlanıyoruz”
Türkiye’de yaşlı nüfus, diğer yaş gruplarındaki nüfuslara göre daha yüksek bir hız ile artış göstermektedir. Türkiye oransal olarak yaşlı nüfus yapısına sahip ülkelere göre genç bir nüfus yapısına sahip görünse de, mutlak yaşlı sayısı oldukça fazladır. Nüfusun yaşlanması ise, bir nüfusun yaş yapısının değişerek, o nüfustaki çocukların ve gençlerin payının azalması ve yaşlı insanların payının giderek artmasıdır. Küresel yaşlanma süreci “demografik dönüşüm” olarak da adlandırılmaktadır. Bu dönüşümde nüfusun yaş grupları yapılanması şekil değiştirmekte, ölümlülük ve doğurganlıkta azalma ile birlikte doğumdan sonra beklenen yaşam süresinde artış olmakta ve çocuk ve gençlerin nüfus içinde oranı azalırken, yaşlıların toplam nüfusun içindeki oranı artış göstermektedir.
Demografik yapının değişmesi, yaş yapısındaki değişimler başta olmak üzere ekonomik ve sosyal pek çok alanı doğrudan ve dolaylı olarak etkilemektedir. Demografik geçiş süreci, Türkiye’nin önüne çalışma çağındaki nüfusun en yüksek düzeylerine ulaşması gibi bazı fırsatlar çıkaracağı gibi, nüfusun yaşlanmaya başlaması gibi daha önce karşılaşılmayan türden bazı riskler de ortaya çıkmaktadır.
Nüfus artış hızındaki azalma, doğuşta beklenen yaşam süresindeki artış, toplam nüfus içindeki yaşlı nüfus oranının artmasına yola açmaktadır. Yaşlı nüfus oranındaki artış ortanca yaşın yükselmesine de sebep olmaktadır.”
2013 yılında binde 11,2 olarak tahmin edilen nüfus artış hızının, 2023 yılında binde 8,4’e düşeceğinin tahmin edildiğini belirten Nevzat Pakdil, “Endüstrileşme, kentleşme, işgücü göçü, doğurganlıkta meydana gelen düşüş, boşanma oranlarının artması, bireysellik gibi etmenler geniş geleneksel aile yapısının erozyona uğramasına neden olmuştur. Hane büyüklükleri azalmaktadır. Yaşlı nüfusun, özellikle yaşlı kadın nüfusun yalnız yaşama oranları artmaktadır. Gelişmiş ülkelerde nüfusun yaşlanmasının sosyoekonomik yapıya olan etkileri üzerine birçok değerlendirme ve çalışma yapılmakta ve yaşlı nüfusun sosyal yaşamdan koparılmadan hayatlarını devam ettirmelerine yönelik çalışmalar önem kazanmaktadır. Türkiye’nin nüfusundaki değişimlerin ve bu değişimlerin yansımalarının iyi değerlendirilmesi, yaşlanma gerçeğinin etkilerinin ülke için bir probleme dönüşmeden çözümlenmesini sağlayacaktır. 2005 yılında yüzde 5,7 olan Türkiye’de 65 yaş ve üzeri nüfusun oranının 2050 yılında yüzde 17,6’ya ulaşacağı düşünüldüğünde yaşlanma ile ilgili politika gereksinimleri daha iyi anlaşılacaktır. Günümüzde yaşlılık ile ilgili politikalar ve programlar yaşam kalitesini ve genel sağlığı artırmaya odaklanmaktadır. Üretken, başarılı ve bağımsız bir yaşlanma hedeflenmektedir. Sevindirici olan konu, son yıllarda ülkemizde yaşlılığa bakış açısının geleneksel değerler içerisinde yalnızca saygı duyma ve koruma boyutunda kalmayıp, sağlıklı yaşlanma konusunun ele alınması ve bu konuya dikkat çekilmesidir. Türk Parlamenterler Birliği olarak yaşlı nüfusumuza yönelik belirlenecek politikaları desteklemekteyiz” dedi.