İstanbul’un simgelerinden biri olan ve 1934 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile müzeye dönüştürülen Ayasofya Camii’nin ibadete açılması için AGD tarafından imza kampanyası başlatıldı. Türkiye genelinde başlatılan kampanya çerçevesinde AGD Elbistan Temsilciliği de ilçemizde bir imza kampanyası başlattı ve İbrahim Karaoğlanoğlu Meydanı’nda bir imza masası kurdu.
Saadet Partisi Elbistan İlçe Başkanı Ali Eminoğlu, Diyanet-Sen Elbistan Temsilcisi Ahmet Çelik ile Eğitim-Bir-Sen Elbistan Temsilcisi Tahsin çıplak’ın da destek verdiği kampanya hakkında bir açıklama yapan AGD Elbistan Temsilcisi Ömer Polat şunları söyledi; “29 Mayıs 1453 yılında fethedilen İstanbul, hangi inançtan olursa olsun her insan için adaleti tesis etme çabasında olan ve hakkı üstün tutan anlayışın 560 yıldır sembolü olan bir şehirdir. İstanbul fethedildiğinde Fatih Sultan Mehmet Han tarafından camiye dönüştürülen Ayasofya ise hem bu fethin sembolüdür hem de adaletin zulme karşı üstünlüğünün bir timsalidir.
İstanbul’un 1204’de Latinler tarafından istilasında yağmalanan ve tahrip edilen ve daha sonra tekrar Bizans’ın eline geçtiğinde bir harabe şeklinde olan, birkaç kez onarım gören buna rağmen azametine yakışır bir ilgiyi göremeyen Ayasofya, fetihten hemen sonra temizlenip camiye dönüştürülmüştür. İstanbul’un ilk Cuma namazı burada kılınmıştır. İlk Cuma namazının hutbesini Fatih Sultan Muhammed okumuş namazı da Akşemseddin kıldırmıştır.
Fatih Sultan Mehmet ‘’ilahi bilgelik’’ ya da ‘’kutsal bilgelik’’ anlamına gelen Ayasofya adını değiştirmemiş, uğruna verilen şehitler adına, Peygamber müjdesine nail olan o güzel ordu adına, Peygamber müjdesine nail olan o güzel kumandan adına Ayasofya’nın cihetini Beytullah’a çevirmiştir.
Fatih Sultan Mehmet, fethin sembolü olan Ayasofya’nın üzerine titremiş, bu mabedi kendi parasıyla satın alıp vakfetmiş ve bu mabet için şöyle vasiyet etmiştir: ‘Ayasofya, kıyamete kadar cami olarak vakfedilmiştir. Bunu, Allah’a, ahirete, O’nun heybetine inanan hiçbir mahlûk, sultan olsun, hâkim olsun, bir mütegallibe olsun, değiştiremez. Kim vakfıyeyi değiştirirse Allah’ın meleklerin, bütün insanların laneti onların üzerine olsun. Yüzlerine bakan ve onlara şefaat eden hiçbir kimse bulunmasın.’
482 yıl cami olarak müminlerin gözbebeği olan Ayasofya 24 Kasım 1934’te bir oldubittiyle müze haline getirilmiştir. Bu dönüşüm milli irade hiçe sayılarak Bakanlar Kurulu kararı ile gerçekleştirilmiştir. Bu kararı içeren vesikanın doğruluğu bile şüphe götürmektedir. Cumhurbaşkanının imzasının taklit edildiği ve kararname numarasının da geriye dönük olduğu konuşulmaktadır. Velev ki imzalar ve belgeler gerçek dahi olsa alınan bu karar yanlış bir karardır. Birilerinin ‘Ayasofya’nın aslı kilisedir, öyle de kalmalıdır’ demeleri ise ‘Eskiden İstanbul Bizans’ındı, şimdi İstanbul’u onlara geri vermeliyiz’ demekten farksızdır.
İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Curzon’un 2 Ocak 1918’de söylediği, ‘İstanbul özellikle doğu dünyasının kozmopolit ve uluslararası bir şehridir. Ayasofya ki, 9 yüzyıl önce bir Hıristiyan Kilisesiydi, elbette eski durumuna getirilecektir’ sözleri ortadadır. Ayasofya’nın cami oluşuna müdahale bu ülkenin bağımsızlığına müdahaleden farksızdır. 1931’de, Amerika’daki Bizans Enstitüsü Ayasofya’nın Müze yapılması konusunda talepte bulunmuştur. Bulgaristan’da toplanan, Bizans Asarını İhya Kongresi”Ayasofya’nın müze yapılması talebinde bulunmuştur.
Biz Ayasofya’nın emperyalist güçlerin ve Bizans zihniyetinin baskısıyla hukuksuz bir şekilde müzeye çevrildiğini düşünüyoruz. Yoksa 24 Kasım 1934’te yapılan bir işlemin 5 Haziran 1935 tarihli, 2762 sayılı Vakıflar Kanunu’nun 17. maddesine dayandırılması izah edilemez. Bu yanlışlık behemehâl düzeltilmelidir.
Ayasofya ne taş, ne binadır. Ayasofya Hakk’ın batılı kuşatmasıdır. Ayasofya, cihat ruhunun remzi, akıncıların nal seslerinin tekbir sesleriyle buluştuğu İlay-ı Kelimetullah aşkının yapı taşıdır. Ayasofya, üzerinde yaşadığımız bu diyarın İslam beldesi olduğunun sembolüdür. Fethin nişanı ve Sultan Fatih’in vakfıdır. Ayasofya’nın gerçek hükmü şahsiyetine ulaştırılması, Fatih’e vefa ve geleceğimizin bekası için şarttır. Ayasofya’nın ibadete kapatılması Fatih’in ve şehitlerimizin kemiklerini sızlatmaktadır. Bu konu sadece bizim değil bütün ümmetin derdidir. Herkesi bu konuda duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Ayasofya mutlaka camiye dönüşecek ve bu mahzun halinden kurtulacaktır. Bu hem Fatih Sultan Mehmet’in vakfiyesinin bir gereğidir, hem İstanbul’un fethinin bir gereğidir, hem milli iradenin tezahürünün bir gereğidir, hem de sınırlarımıza sahip olmamızın bir gereğidir.
İstanbul İslam’ın baş şehridir. Sembol şehridir. Ayasofya Camii de İstanbul’un sembolüdür. Fethin sembolüdür. Mukaddes bir binadır. Müminlerin bir mabedidir. Bir kez cihetini Beytullah’a dönmüş bir yapıdır. Milletimizin arzusu Ayasofya Camii’nin minarelerinde ezan sesini yeniden duymak, Ayasofya Camii’nde Âlemlerin Rabbinin huzuruna yeniden durmaktır.
Biz bu amaçla Anadolu Gençlik Deneği mensupları olarak Ayasofya Camii’nin tekrar ibadete açılabilmesi için 15 Nisan 17 Mayıs tarihleri arasında ülke genelinde “İmzanla Zincirleri Kır” adlı bir kampanya başlatmış bulunmaktayız. Hedefimiz on milyon imzaya ulaşmaktır.
Ayasofya Camii’nin açılışı hakkı üstün tutan mananın yeniden İstanbul tarafından kuşanılması olacaktır. İstanbul’un Fethinin 560.Yıldönümüne yakışan budur. Ve elbette Ayasofya Camii açılacaktır.”