Elbistan Belediye Toplantı ve Düğün Salonu’nda gerçekleştirilen Türk-İslam Medeniyeti konulu konferans, saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı.
Kur’an-ı Kerim okunmasının ardından açılış konuşması yapan Elbistan Ülkü Ocakları başkanı Murat Kılınç; “Ülkemiz üzerinde oyunların oynandığı, milli kültürümüzün ve inandığımız değerlerin deforme edildiği ve yok etme çalışmalarının yapıldığı bu günlerde Türk’ün güç lokomotifi İslam sancağı altında Türk’ü Kürt’ü, Lazı, Çerkez’i bir bütün olmaktan başka çaremiz yoktur” dedi.
Daha sonra konferansa geçildi. Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Mustafa Yıldırım, Türklerin Anadolu’ya 1071 itibariyle geldiğinin bilindiğini ama ‘Türkler gittiği yere tekrar dönmüştür’ diye tarih tezleri olduğunu belirterek; “Zaten biz Anadolu’da yaşıyorduk. Özellikle İskit kaynakları ile İslam kaynaklarında Sakalar döneminde Türkler Anadolu’da yaşıyor. Sonra Ort Asya’ya gidip orayı Türkistan haline getirdiler. Daha sonra çeşitli sebeplerden dolayı tekrar bildikleri yere, yani Anadolu’ya geldiler” dedi.
Türklerin insanlık hayatına hizmet edecek eserler bıraktığını ifade eden Yıldırım; “Yıllardır ‘Türkler göçebe millettir’ diye yıllardır dinledik. Bizim yaptığımız araştırmalarda Türklerin yerleşik bir hayata sahip oldukları yer alıyor kaynaklarda. Göç, sadece mevsimlik göçtür yani yazın yaylaya çıkmak, kışın kışlağa çıkmaktır. Yoksa nerede akşam orada sabah bir göçebe hayatıyla yüzlerce devlet kurulur mu? Türkler, devleti o kadar önemser ki, devletsiz bir hayatı hayat kabul etmiyor, bu sebepten dolayı da devletsiz bir dönemi de yoktur. Hem esaret kabul etmez hem de devletsiz bir hayatı asla Türk tarihinde göremezsiniz” dedi.
Türklerin İslam ile tanışmasına da değinen Doç. Dr. Mustafa Yıldırım; “Bizim İslam öncesi dönemin bin yıllık olması lazım. Yoksa bir millet toptan, defalarca mağlup ettiği bir milletin dinini kabul eder mi? Arpaları defalarca mağlup etmiştir. Abbasiler döneminde daha rahat bir iletişim ortaya çıkınca Türkler çok kolay Müslüman oldular. Bizim o tarihlerden itibaren İslam ile tanışmışlığımız başlıyor. Bazı tarih ve ilahiyat araştırmacıları bunu sahabeye kadar götürüyorlar ama bunlar münferittir. Genel anlamda bizim temasımız Talas ile başlar sonra Abbasiler dönemindeki düzgün ilişkiler sebebiyle Türkler İslam ile buluşur. Türkler hep savaşçı yönüyle bilinir. Türkler sadece savaşsaydı Moğollar gibi olurdu. Türkler gittiği her yeri imar ettiler, yaşanabilir hale getirdiler. Yaşanabilir hale getirmek demek zaten medeniyet demektir. Türkler, İslam’ı yayan bir milletir. Türkler, Arap coğrafyası dışında Kuzey Afrika’dan tutun Kafkasya’ya, Avrupa’nın ortasına kadar, Uzakdoğu’ya kadar, Hindistan’a kadar Türkler eliyle İslamiyet yayılmıştır” şeklinde konuştu.
Konferansa, halkın katılımı da yoğun oldu.