Elbistan Ticaret ve Sanayi Odası Toplantı Salonu’nda gerçekleştirilen Bediüzzaman ve Milliyetçilik konulu konferansa konuşmacı olarak Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü ve Başyazarı Kazım Güleçyüz katıldı.
Salonun tamamen dolduğu konferansa vatandaşların yoğun ilgi göstermesi nedeniyle birçok kişi konferansı ayakta ve koltuk aralarında oturarak dinledi.
Yusuf Ölç’ün Kur’an-ı Kerim okumasıyla başlayan konferansta daha sonra Asya Prodüksiyon tarafından hazırlanan Bize Ne Oldu? İsimli kısa film izletildi. Kısa filmin ardından konferansa geçildi ve Yeni Asya Gazetesi Genel Yayın Müdürü Kazım Güleçyüz, Bediüzzaman Said Nursi’nin tarihi ve sosyal açıdan milliyetçilikle ilgili görüşlerini anlattı.
Konuşmasının başında Çanakkale Zaferi’ne de değinen Güleçyüz şunları söyledi; “Bir hafta önce Çanakkale gezimiz vardı. Oraya bakıldığında şehitlerin isimleri ve nerelerden geldikleri yazıyor. Bir bakıyorsunuz Maraş, Antep, Arnavutluk, Şam vesaire vesaire. Her memleket her millet her ırktan insan var. Orada milliyet anlayışının nasıl bir potada eridiğini görüyorsunuz. Nasıl insanların İslam milliyetinde buluştuğunu fark ediyorsunuz.
Eğer bir kavmin diğerine üstünlüğü olsaydı bu şüphesiz Peygamberimizin gönderildiği Arap kavmi olurdu. Ama İslamiyet, ‘üstünlük ancak takvadadır’ demiş. Eğer bizi birbirimize bağlayan manevi bağları bilseydik, bu manevi bağlar bizi maddi olarak ta kalkındırırdı. Bediüzzaman hazretlerinin bahsettiği milliyet anlayışını Türkler ve Araplar İslamiyet olarak anlamıştırlar. Ve kimlikleri İslamiyet ile meczolmuş ve bundan ayrı düşünmemişler. Cumhuriyetten bu yana yazılan kitaplarda ümmetten millete geçiş yapılmıştır. Ama biz tekrardan ümmete geçiş yapmalıyız. Cumhuriyet döneminde yapılan din yerine milliyet ikame etme çabası, bugün karşılaştığımız sorunların temelinde yatan nedendir.
Meydana gelen iki dünya savaşı da bu menfi milliyetçiliğin neticesidir. Menfi milliyet başkasını yutmakla beslenir. Müspet milliyet ise yalnız İslamiyet’tir. Bediüzzaman’ın Medresetüzzehra projesi eğer gerçekleşseydi, doğuda yıllardır yanan bu ateş olmayacaktı. Bölge insanının böylesi bir eğitimi yani hem fen hem de din ilimlerini öğrenmesi terör sorununu önleyecekti ama maalesef zamanın yöneticileri bunu anlamadı yahut anlayamadı.”