Partisinin düzenlediği konferansa katılmak için Elbistan’a gelen Saadet Partisi Ankara İl Başkanı Hüseyin Hacıabdullahoğlu, konferans öncesi gazetemizi ziyaret etti.
İl Başkanı Mustafa Tüten, Elbistan İlçe Başkanı Ali Eminoğlu, Yönetim Kurulu Üyeleri Mustafa Kar, Harun Yüksel, Mehmet Yazıcıoğlu, Talip Gülbay ve Mustafa Ünal’ın da kendisine eşlik ettiği Hüseyin Hacıabdullahoğlu, Gazetemiz Editörü Meltem Göçer’e ilk olarak yerel medya hakkındaki düşüncelerini aktardı.
“Doğru Bilgilendirme Çok Önemli”
Medyanın eğitsel bir özelliği olduğunu söyleyen Hacıabdullahoğlu; “Eğitimin ana karakteri sürekliliktir, sürekli etkileşimi sağlayan medyadır. Maalesef ulusal medya kontrol altına giriyor, yerel medyadan çok büyük ümitlerimiz var onun için bizler size başarılar diliyoruz. Bu duygu ile yapılan hizmetin en büyük ibadetlerden biri olduğuna inanıyoruz. Allah size bu doğrultuda muvaffakiyetler nasip etsin. Bürokrasinin merkezi Ankara’da ve üst düzey eski bürokrat arkadaşlarımızla zaman zaman karşılaştığımızda memleketin birçok meselelerinden bihaber olduklarını, yönlendirmelerin ne kadar etkisi altında kaldıklarını görüyoruz. Mesela Türkiye’nin borçlarının bittiğini, ihracatla köşeyi döndüğümüzü zannediyorlar. Dolayısıyla doğru bilgilendirme gerçekten çok önemli. Tekrar bu gayretlerinizden dolayı sizleri tebrik ediyorum” dedi.
“Toplumsal barışı Sağlayan Tek Değer İslam Kardeşliğidir”
Ekonomi, sosyal yapı, dış politika gibi normal sorunların artık Türkiye’nin en önemli sorunları haline geldiğini belirten Hacıabdullahoğlu; “Her geçen gün asayiş sorunu artarak devam ediyor ve nesil tanınmaz hale geliyor. Sosyal sorunlar, sonuçlarıyla uğraşarak çözülmez, teşhis edilmez. Bunun tarihçesi vardır. Türkiye Cumhuriyeti tarihi kurulduktan sonra ‘adam olma’ teorisi diye batılılaşma bize proje olarak telkin edildi. Toplumsal genetiğimizle oynandı. Toplumsal yapıdaki genetikle oynanıldı ve 10 yılda 15 milyon genç yarattık diye hevesle harekete geçildi ve bugünkü yapı karşımıza çıktı. Bizim toplumsal barışımızı sağlayan, 625 yıllık tarihimizde, 72,5 kavmi 22 milyon metrekare topraklarda tek vücut, tek kardeş yapan değer, İslam kardeşliğidir. İnsanlarımıza da şekil veren değer, bu değerdi. Bu değerler ötelendi, hatta potansiyel suç diye de ilan edildi. Maalesef her geçe gün asayiş sorunları çeşitli şekilleriyle beraber devam etmektedir” dedi.
“Yatırımdan Çok Faize Para Ayrılıyor”
Hacıabdullahoğlu; “2013 yılı bütçesi 404 milyar ama bunun 53 milyarı faize ayrılmış. 34 milyarı da açık. Açık bütçe demek, yeni borç demek, yeni faiz ödeme demektir. Yatırımlara ayrılan para ise 33 milyar. Yani faize ayrılan paranın yarısı kadar. Tarıma ayrılan para 9 milyar. Halbuki anayasaya göre gayri safi milli hasılanın yüzde 1’i kadar olması yani 16 milyar olması gerekir, anayasal suç işleniyor. Niye, faize para ödeyeceğiz diye. Yani geçen seneki dış ticaretteki açığımız 84 milyar. Yatırımlara ayrılan paranın 4 katı. Bu ekonomiyle ilgili daha fazla bir şey demeye de gerek yok. Üretimin durduğu bir yerde bir kısım insanlar zengin oluyorsa, ekonomistlerin ifadesiyle orada hırsızlık var demektir. O zengin olanların geliri de tüm millete taksim edilerek rakam ortaya konuluyor. Kişi başına düşen milli gelir 10 bin 500 dolar oldu deniliyor. O, kitlesel yapıyla alakalı değil. Türkiye’de devlet serasının oluşturduğu zenginlerin kazancını bölüyorlar. En acı taraf ise Türkiye’de maalesef 50 bin lira maaş alan insanlar var. Direk almıyor ama yönetim kurulu üyelikleri gibi çeşitli nedenlerle 50 bin lira maaş alan çok insan var. 20 bin lira, 15 bin lira olanlar da var. Bir de devlet serasının zengin ettiği yeni zenginler var. 150 tane dolar milyarderi, 50 bin tane milyoner var. Asgari ücret ise 800 lira ve asgari ücretle çalışabilmek için iş arayan milyonlarca insan var” dedi.
Saadet Partisi Ankara İl Başkanı Hüseyin Hacıabdullahoğlu son olarak askeri sanayideki yerli üretimlere değinerek şunları söyledi; “Altay isminde milli tank ürettiklerini söylüyorlar. Biz de bunu duyunca çok sevindik; ‘bizim de istediğimiz bu, tankımızı, uçağımızı biz yapalım’ dedik, mutlu olduk. Ama işin özüne baktık ki işin gerçeği öyle değil. Nasıl? Milli tank dedikleri, yerli tank, yerli üretim dedikleri tankın en önemli parçası olan motorunu yabancı MTU firması üretiyor. Bunun neresi yerli? Motoru yabancı olan tank, milli tank olur mu? Konyalı bir sanayici, bir ulusal gazetede 1 sayfa mektup yazıyor, başbakana teşekkür ediyor. Diyor ki ‘Sayın Başkanımız size teşekkür ediyoruz trenler, yollar nedeniyle. Altay tanklarından da bahsediyorsunuz bizi son derece memnun kıldı. Ben Konya’da bir sanayiciyim. Tankın motorunu neden bu MTU firması yapıyor? Hem milli tank diyorsunuz hem de en önemli kısmı olan motorunu yabancılar yapıyor. Ben sanayiciyim, bu işin uzmanıyım. Motorun en önemli parçaları olan krank milini de, motor kapağını da yapabilecek durumdayım. Geriye kalan yüzde 95’ini de Konyalı sanayici yapabilecek durumdadır. Siz, Sanayi Bakanlığı’nın denetiminde desteği bize verin, motorunu da biz yapalım da gerçekten milli olsun.’ Ben birkaç gün sonra bu mektubu gördüm ve şahsa telefon açıp tebrik ettim, ‘istediğimizi bu’ dedim. Memnun oldu ve sonra bana ‘itiraf edeyim başbakandan cevap bekliyordum aramadı, bakanlardan cevap bekliyordum aramadı, AK Partili birisinden bekliyordum aramadı, beni ilk arayan siz oldunuz’ dedi. Bir hafta sonra Konyalı sanayici yine çağrıda bulunuyor, ‘devlet kurumlarına alacağınız arabaları bizden alacağınızın teminatını verin yerli otomobili biz yapalım’ diyor. Hâlâ cevap yok. Çünkü uluslararası güçlerin kontrolünde olan iktidarların bunu sağlama şansı yoktur. Türkiye, ihracatın yüzde 30’unu yerli ürünlerden yapıyor. Bu yerli ürünün büyük bir kısmı ise otomotiv sanayi. Parça üretip Avrupa’ya satıyoruz. Avrupa’nın bizim otomotiv parçasına ihtiyacı mı var? Şöyle var; ucuz işçilik ve çevre kirliliği Türkiye2de kalsın diye katma değeri düşük olan ürünleri Türkiye’den alıyor, ‘sen yap ben alırım’ diyor. ‘Ama stratejik önemi ve katma değeri yüksek olanları ben üreteceğim’ diyor. Kullanılıyor Türkiye. İkinci sırada olan tekstilinde yerlilikle hiçbir alakası kalmadı. Çünkü iplik Yunanistan’dan, kumaş Çin’den, makinalar Almanya’dan, Hollanda’dan, Belçika’dan geliyor. Sadece biz de işçiliği kalıyor. Ülkenin hali bu. Bu, sadece Saadet Partisi’nin meselesi değil, herkesin meselesi.”