28 Şubat sürecinin yıldönümü sebebiyle yazılı bir açıklama yapan Türkiye Parlamenterler Birliği Genel Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil, diğer askeri darbeler gibi 28 Şubat sürecinin de milletin tercihi ile oluşan Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı yapıldığını belirterek şunları söyledi; “Halkın seçtiği iktidara alaşağı etmek, halkın alın teri ile oluşan sanayiyi ortadan kaldırmak, inancını yaşayan insanlara yaşama hakkı vermemek gibi birçok sebebi olan 28 Şubat sürecinin üzerinden 16 yıl geçti. Şimdi dönüp baktığımızda 28 Şubat sürecinin acılarını, sonuçlarını silmek için toplum olarak büyük eforlar sarf ettik. Büyük mücadeleler verdik. Fakat görüyorum ki, 28 Şubat’ın aktörleri bugün milletin vicdanında, Türk adaletinin karşısında hesap veriyor. 28 Şubat’ın acı sonuçlarını yaşayan bizler açısından, bugünkü bu tabloyu görmek yüreğimizde acı bir sevinç oluşturuyor.”
Toplum olarak darbelere karşı tedbirli olma gibi bir mecburiyetimizin olduğunu, haksızlık karşısında suskun kalmanın, haksızlığa ortak olma anlamına geldiğini sözlerine ekleyen Türk Parlamenterler Birliği Başkanı ve Kahramanmaraş Milletvekili Nevzat Pakdil; “Bir daha darbe olmaz, demenin bir mantığı yoktur. Devletimizin her kurumunun ve vatandaşlarımızın demokrasiyi ve insan haklarını çok iyi özümsemesi gerekmektedir. Bir haksızlık karşısında, bir darbe durumunda toplum olarak sivil itaatsizlik içerisinde bulunmalıyız. Sadece bize değil, kime yapılırsa yapılsın bir haksızlık gördüğümüzde dimdik karşısında durmamız gerekiyor. Yani darbelere karşı dik duruşu, toplum kültürü haline getirmemiz gerekiyor” diye konuştu.
Vesayet yönetim anlayışının artık tarih olması gerektiğini, kimsenin aklından bu tür fikirleri bile geçirmemesi gerektiğini ifade eden Pakdil açıklamalarını şöyle sürdürdü; “Ülkenin sorunları siyaset kurumu tarafından meclis eliyle çözüm bulduğu sürece, sağlıklı işleyen bir demokrasi var demektir. Siyaset kurumunun çözüm üretemediği, tıkandığı anlar, demokrasi için tehlike çanlarının çaldığı zamanlardır. Siyaseti gözetim altında tutmak isteyen derin güçler, zaman zaman siyaseti çıkmaza sokmuşlardır. Siyaseti sanki sorunların çözüm bulunduğu bir mekanizma değil, sorun üreten bir kurum olarak gösteren bu derin güçler, demokrasiye müdahale etmeyi kendilerinde bir hak olarak görmüşlerdir.
28 Şubat, Türk siyasi tarihine bir parantez açmakla yetinmedi. Diğer askeri müdahalelerden farklı olarak rejimin rengini yeniden tanımlayan ve kalıcı bir askerileşmeyi ifade eden bir neşter darbesi oldu. Siyasetin siyaset dışı merkezlerden yönlendirildiği, gerginliklerin, insan hakkı ihlallerinin, keyfiliklerin tüm toplumu kuşattığı bu dönemde, Türkiye, en çok özgürlük ve demokrasi fikrinden sapmayan aydınlara ve gerçek anlamda sivil toplum örgütlerine ihtiyaç duydu. Zamanında devlet desteği ile kurulan birçok sivil toplum örgütü ne acıdır ki, o gün 28 Şubat sürecinin yanında yer aldı. 16 yıl sonra bugün toplumun sivilleştiğini görmek, insan haklarının iade edildiği günleri yaşamak bizleri ziyadesiyle sevindirmiştir.”