Eğitim-Sen Elbistan Temsilcisi Abidin Kul, yazılı bir açıklama yaparak hükümetin eğitim sistemini kendi siyasal görüşleri doğrultusunda düzenlemeye çalıştığını belirterek şunları kaydetti; “Siyasi iktidarın Bu isteklerini gerçekleştirmek için başvurulan ilk ve en etkili yöntem ise siyasal kadrolaşma olmuştur. Kamu personel rejiminde köklü değişiklik hazırlıklarının yapıldığı bugünlerde, MEB Yönetici Atama Yönetmeliğinde yapılması planlanan değişikliklerle yönetici atamalarında mülakat ya da "sözlü sınav" yöntemi yeniden gündeme getirilmiştir. Geçtiğimiz yıllarda siyasal kadrolaşma amacıyla gündeme getirilen ve Danıştay tarafından "objektif olmama" gerekçesiyle iptal edilen "sözlü sınav" konusunun yeniden gündeme getirilmek istenmesi, eğitim yöneticiliği üzerinden yeni bir siyasi kadrolaşma girişimi anlamını taşımaktadır.
Danıştay, geçmişte benzer gerekçelerle yapılan düzenlemelerin büyük bölümünün yürütmesini ‘… en uygunun seçilmesi yönünde nesnel ölçüt öngörmeyen, … atamaya yetkili makamın öznel değerlendirme ve mutlak takdirine meydan verecek mahiyet taşıyan, … hukuka ve Danıştay`ın önceki kararlarına da aykırı’ gibi ifadelerle, idarenin eğitim yöneticilerini liyakate göre değil, siyasi görüşlerine göre belirlemesini sağlayacak olan uygulamayı iptal etmesine rağmen, 652 sayılı KHK ile yeniden gündeme gelen eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde sözlü sınav yapılmasının yöneticilerin belirlenmesinde yeni bir kadrolaşma operasyonu anlamına geleceği açıktır.
Milli Eğitim Bakanlığı yönetiminde bulunanların, bakanlık kadrolarını kendi siyasal tutum ve anlayışları doğrultusunda yapılan atamalarla doldurmak için düzenlemeler yapması ya da daha önceden yapılan düzenlemeleri kendi çıkarları doğrultusunda değiştirmek istemeleri kabul edilemez. Milli Eğitim Bakanlığı`na bağlı okul ve kurumların yöneticiliği, siyasi iktidarın Türkiye`de "torpil" kelimesi ile paralel çağrışımlar yapan "mülakat" sınavı ile yandaşlarını dolduracağı makamlar değildir.
Milli Eğitim Bakanlığı geçmişte yapılan ve yüksek yargı duvarına çarpan düzenlemelerden vazgeçmeli, eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde mülakat gibi doğrudan "torpil" çağrıştıran yöntemler değil, herkesin eşit olarak değerlendirileceği ve bilimsel kriterlere dayanan ölçütler belirlemelidir.”