Eğitim-İş Elbistan Temsilcisi Hasan Hamamcı açıklamalarının devamında şunlara yer verdi: “ Uğur Mumcu, sadece gazeteci kimliği ile değil, antiemperyalist duruşu ve ülkemiz üzerinde oynanan karanlık oyunların ortaya çıkarılması noktasındaki çabalarıyla halkımızın hafızasında yerini almıştır. Uğur Mumcu, araştırmacı gazeteciliğin öncü ismi olarak, ülke tarihindeki karanlık olayların ve ilişkilerin üzerine korkusuzca giden yazılarıyla her zaman hatırlanacaktır. Türkiye'yi karıştırmak isteyen karanlık güçler, Uğur Mumcu suikastı gibi, toplumda infiale neden olacak ve kamplaşmalara yol açacak eylemler ile bu hedeflerine ulaşmaya çalışmışlardır. Ancak ulusumuzun sağduyusu bu planları her defasında boşa çıkarmıştır.
Kalemlerin açık artırmaya çıkarıldığı, ısmarlama yazıların yazıldığı, tek merkezden hazırlanan haberler ile halkın haber alma özgürlüğünün yok edildiği günümüzde, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Turan Dursun, Muammer Aksoy gibi aydınlarımızın değeri daha iyi anlaşılmaktadır.
Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin maskelerini düşüren Uğur Mumcu'nun, terör üzerine yaptığı araştırmalar, yazdığı makaleler neden katledildiğini çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Artık şu çok iyi anlaşılmıştır ki, ister dinsel, ister etnik olsun her türlü terörün arkasında emperyalizm ve işbirlikçileri vardır. Bugün hala Uğur Mumcu'nun katledilmesinin üzerindeki sis perdesinin bilinçli olarak aralanmamasını bu çerçevede değerlendirmek gerekir.
Gazetecilerin, halkın bilgi alabilmesi ve gerçeklere ulaşabilmesi sorumluluğunu yerine getirebilmesinin ön koşulunun geçmişteki karanlık olayların aydınlatılması olduğunu düşünüyoruz. İktidarların bu cinayetleri aydınlatmadaki gönülsüzlüğü bizce ''bu karanlık'' ortamın bilerek ve arzu edilerek devam ettirildiğini gösteriyor.
12 Mart faşizminin ''Sakıncalı Piyadesi'' Uğur Mumcu’nun özelleştirmeler ile ekonomik kaynaklarımızın peşkeş çekilmeye başlandığı, etnik ve dinsel kimliklerin ''demokratikleşme'' adı altında ortaya atıldığı bir süreçte katledilmesi sıradan bir terör saldırısı olamaz.
Uğur Mumcu yazdığı bir makalesinde şunları söylüyordu: ''Çağımız kurtuluş savaşları çağıdır. Türk Kurtuluş Savaşı, bütün "mazlum milletler" için örnek olmuştur. Bu savaşım, antiemperyalist niteliği ile Kurtuluş Savaşımızın, devrimci ve ilerici özü, uluslararası kapitalizmin ve çağdışı gericiliğin elinde bozuk para gibi harcanıyor.
Kurtuluş Savaşı'ndan yarım yüzyıl sonra, bu savaşın kutsal amacı suç sayılırsa, söyleyin, 23 Nisanları, 30 Ağustosları, 29 Ekimleri, ne adına ve kim için kutluyoruz? Hortlayan Damat Ferit midir? Vahdettin midir? Anzavur mudur? Kimdir acaba?'' İfade ettikleri gerçeklerin bedelini canlarıyla ödeyen, yazılarıyla, haberleriyle, sorularıyla gerçeklere ulaşmaya çabalarken haklarında davalar açılan, soruşturmalara uğrayan gazetecilerin olduğu bir ülkede düşünce ve ifade özgürlüğünden bahsetmenin anlam taşıdığını düşünmüyoruz.
Emperyalizmin “Ilımlı İslam” ve “etnik ayrılıkçı terör” planlarıyla Türkiye Cumhuriyeti’ni tasfiye etmek istediği bir dönemde; cumhuriyetin, Atatürk ilke ve devrimlerinin korkusuz savunucusu, kalpaksız Kuvayı Milliyeci Uğur Mumcu’yu, katledilişinin 20. yılında saygıyla anıyoruz.
Eğitim-İş olarak, hayatı pahasına gerçekleri yazmaktan çekinmeyen Uğur Mumcu’yu anmak için Türkiye genelinde etkinlikler gerçekleştireceğiz, yarın ise karanfil ve mumlarla Uğur Mumcu’nun sokağında olacağız”