Eğitim-Sen Elbistan Temsilcisi Abidin Kul açıklamalarının devamında şunlara yer verdi: “
İlköğretimden başlayarak eğitimin bütün kademelerinde etkisini arttıran sınavların, hemen her yönüyle eleştirildiği bir dönemde Milli Eğitim Bakanlığı 4. sınıftan 12. sınıfa kadar her yıl öğrencilerin sınava gireceğini ve bu sınavlarla başarılarının ölçüleceğini açıklamıştır.
Sınav olgusunun eğitim süreçlerinin bütün kademelerinde, uygulandığı alanlara yönelik bir çözüm olmaktan çok, yaşanan sorunları daha da derinleştiren bir olgu olduğu bugün genel olarak herkes tarafından tespit edilen bir gerçek olmasına karşın sürekli yeni sınavları gündeme getirmenin eğitim sisteminde yaşanan çürümeyi derinleştirmekten başka bir işe yaramayacağı açıktır.
Öğrencilerin bilgi ve becerilerini ölçmekten çok aralarında rekabet yaratmaya yönelik, her türlü eleme sınavı gibi önümüzdeki yıldan itibaren yapılması planlanan Başarı Değerlendirme Sınavı (BDS), bir taraftan eğitim sistemi içinde yeni eşitsizlikler yaratırken, diğer taraftan farklı sosyo-ekonomik yapılarda olan öğrencilerin eğitim hakkından eşit koşullarda yararlanmasını zorlaştıran engellerden birisi olmaya şimdiden adaydır.
Bir ülkede yapılan her bir sınavın ardından merakla beklenen "sonuç", sınava girenleri ve ailelerini tarifi zor bir strese sokan, pek çok kişinin geleceğine yön veren duruma gelmiş ise burada ciddi bir sorun var demektir. Sınav türleri ve sayısal çokluğuyla bilinen Türkiye`de toplumun önemli bir bölümü doğrudan ya da dolaylı olarak herhangi bir sınavla bir şekilde ilgilenir hale gelmiştir. Bu nedenle sorun sadece sınavlara girenleri değil, onların ailesini ve çevresini de yakından ilgilendirmektedir.
Sınavlar yoluyla yapılan eleme ve yönlendirmeler, zaten eşit olmayan bir eğitim sistemi içinde yeni eşitsizlikler ve adaletsizlikler yaratmaktadır. Sınavda yüksek puan almayı başarı gibi sunan ve eğitim hizmetinin niteliği ile farklılaşan değerlendirme ölçütleri, aslında toplumdaki birçok grubun, çeşitli dezavantajları olan grupların, kız çocuklarının, kadınların, bedensel ve zihinsel engellilerin, kırsal kesimde eğitim görenlerin, kent merkezlerinin çevresinde bulunan özel bir statüsü olmayan okullara kayıtlı öğrencilerin, meslek liselerine kayıtlı öğrencilerin, gelir ve eğitim düzeyi düşük ailelerin çocukları açısından ciddi olumsuzluklar taşımaktadır. Bu durum ayrıca, kültürel ve çevresel uygunluk açısından eğitim sisteminin beklentilerine karşılık vermekte başarısız olabilecek farklı özellikteki çocukların, her yıl yapılacağı söylenen sınavlar sonrasında eğitim sisteminden erken aşamalarda ayrılmasına ve temel bir insan hakkı olan eğitim hakkından yeterince yararlanamamasına neden olmak tehlikesi bulunmaktadır.
Türkiye`de sınavların eğitimde uygulanan yanlış politikalar nedeniyle sınavların 4. sınıfa kadar inmesi eğitim sisteminin içine itildiği durumu görmek açısından önemlidir. Her yıl sınav yapmak, sınava hazırlanmak zorunda olan öğrencilerin küçük yaşlardan itibaren dershanelere, özel kurslara gitmesi okullardaki eğitimin zaten sorunlu olan niteliğini daha da geriye götürecektir. Ayrıca öğrencilerin sınavlara hazırlanırken yaşadıkları stres ve diğer sorunlar pek çok öğrenci ve öğrenci velisinin psikolojik baskılanma yaşamasına neden olmaktadır.
Eğitimin uzun zamana yayılan beklentileriyle, sınavların ortaya çıkardığı pratik sonuçların giderek daha fazla ayrışmaya başlaması, sınavların sistem tarafından kendisinden beklenen işlevini bile yeterince yerine getiremediğinin kanıtı haline durumundadır. Sınavların içeriğinden biçimine, süresinden amacına kadar hemen hiçbir özelliğinin gerçek anlamda aday başarısını ölçmede yeterli olmadığı yaşanan örneklerden yola çıkılarak görülebilmektedir.
Türkiye`de eğitim sisteminden başlayarak düzeyler arası geçişler, okul türlerini tarif ve eğitim programları başta olmak üzere, eğitimin tüm tür ve düzeylerinin kamu tarafından ve kamusal kaynaklarla sunulması ve adil dağıtımının sağlanması, insancıl ve demokratik bir okul iklimi oluşturma gibi pek çok sorun varlığını sürdürmektedir. Bunu sağlamanın ilk adımı, çocuklarımızı sınavların esiri haline getirmek değil, eğitimi sınav odaklı olmaktan kurtarmak olmalıdır.”