Kabaağaç açıklamasında şunlara yer verdi; “Elbistan’ın bağrından kaynaklar oluşturarak çıkan Söğütlü, Hurman, Göksun ve Esendere çaylarını bağrına basarak nehir görüntüsü veren enerji havzamız enerji hazinemiz Kahramanmaraş istikametine doğru akan Ceyhan nehrini enerji koridoru yerine çevirmemiz gerekirken lağım koridoruna dönüştürüldü maalesef.
‘Bu termik santraline getirmiş olduğunuz suyu tarımda kullansanız ekonomik yönden daha iyi olur’ diyen Foster Willer şirketinde çalışan Alman mühendis gibi 1980’ lerden sonra Afşin A termik Santralinden darbe yiyen Ceyhan Nehri Elbistan’ın lağımı ile tanıştı. 1980 önceleri avuç avuç içtiğimiz o berrak berrak akan elbisemizle dalmak istediğimiz Ceyhan nehrine şu an hastalık tehlikesinden kimse yaklaşmıyor.
Geçenlerde hüzünlü hüzünlü bölge halkına kırgınlığını ifade edercesine Kahramanmaraş istikametine doğru akıp giden Ceyhan nehrinin ziyaretine gittim. Benim ruhuma ve içime hitap edercesine Kahramanmaraş’a kadar otuzun üzerinde hidroelektrik santralini bünyemde barındırarak senelerin kurak gitmesine rağmen belli aylarda bin civarında Tribün çalıştırırım. Beni bu bölgelerin lağım taşıyıcılığından kurtarın diyerek sitemde bulundu. Bende söz verdim arıtma tesisi için ülke gündemine taşıyacağıma.
Önce 80-90 bin nüfuzlu Elbistan Belediye Başkanı Sayın Paksoy’la görüştüğümde arıtma tesisi için fizibilite çalışmalarının tamamlandığını doksan dönüm arazinin ihale aşamasında olduğunu söylediler. Tabi bu çok geç alınmış bir karar. Ceyhan nehrinin bir hafta lağım taşımaya bile tahammülü yok.Yıldırım hızıyla arıtma tesisinin tamamlanması gerekir.Göksun ve Afşin Belediye başkanlarımızla telefon ile görüştüğümüzde arıtma tesisinin gündemlerinde olmadığını söylediler. Bu bölge belediye başkanlarımız bunun manevi sorumluluğunun farkında olmaları gerekir. Sevgili peygamberimiz Bir akan suya veya nehire tükürmeyi bile şiddetle men ediyor.
Bunun birde arıtma tesisinin olmayışından dolayı sebep olduğu maddi kayba bakalım. Bir ilin artıma tesisi demek büyük bir organik gübre fabrikası demektir. Buda binlerce dönüm arazinin gübre ihtiyacının karşılanması demektir. On binlerce artıma tesisi ve organik gübre fabrikası ülkemizin milyarca dolar döviz kaybını önlemiş olmaz mı. 2007 de Çağlayancerit İlçesine gittim ve arıtma tesisinin olmadığını gördüm. Büyük bir kanalları var. Bu kanal Kartal kaya Barajına akıyor. Çağlayancerit vatandaşları bana dediler ki Kartal kaya barajı aynı zamanda Gaziantep’in içme suyunun bir kısmını da karşılamaktadır. Bu ifadeler karşısında şok oldum.
Bu kanalda at, it ve eşek ölüleri ve mezbahana atıkları, kurban bayramında kesilen hayvan atıkları ilk baharda sel sularıyla beraber kanalı pırıl pırıl ediyor, temizliyor ve tüm pis yükünü Kartalkaya barajına boşaltıyor. Bunu bizim medeniyetliğimiz.
Ülkemiz yararına nükleer enerji yapılmasına karşı kendilerini zincirli eylemlere vuran Yeşil Barış Örgütleri bu gibi sorunlar karşısında neden ölüm sessizliğine bürünüyorlar.”