Eğitim-Bir-Sen Elbistan Temsilciliği'nin organize ettiği Türkiye'de Demokrasi Uygulamaları Ve Özgürlükler konulu konferansa katılan Milli Eğitim Eski Bakanları'ndan Hasan Celal Güzel, Türkiye'nin aydınlardan çok şansız olduğunu söyledi. Güzel; Onlara "kitap yüklü merkepler" demiştir. Ne yazık ki Türkiye son 200 yıldır bir aydın ihanetine maruz kalmıştır” dedi.
Cuma günü Pınarbaşı Spor Kompleksi’nde düzenlenen konferansa AEL İşletme Müdürü Süha Dinç, İlçe Milli Eğitim Müdürü Ramazan Çelik, Elbistan Müftüsü Ramazan Tolan ve vatandaşlar katıldılar. Konferansın açılışında açıklama yapan Eğitim-Bir-Sen Kahramanmaraş Şube Başkanı Hacı Datlı ile Elbistan Temsilcisi Mehmet Bolat, Ankara’dan gelen Hasan Celal Güzel ve katılanlara ilgilerinden dolayı teşekkür etti.
Daha sonra Eğitimci-Şair Hanifi Kara, Hasan Celal Güzel’e yazmış olduğu Güzel Adam adlı şiirini okudu.
Daha sonra Hasan Celal Güzel sözü aldı. El ense atmasıyla tanınan ve 1999 yılında 4 ay 26 gün cezaevinde kalan Hasan Celal Güzel, Türkiye’deki demokrasi uygulamalarını ve özgürlükleri kendine has üslubuyla anlattı.
Türkiye’de biraz kitap okuyup, mürekkep yalayan insanların kendilerini adam zannettiğini söyleyen Hasan Celal Güzel; “Toplum olarak kendi sistemimize sahip çıkmamız lazım. Bir ara çok fazla birbirine düştü herkes. Türkiye’de son 200 yıldır en büyük belamız; hep dışarıdan gelen ve bir takım aydınımızın ihaneti ile sonuçlanan, tepeden inmeci, halkı hor gören ve halka rağmen halk için felsefesi ile çalışan o bildiğimiz tiplerdir. Onlara karşı bir arada olmak lazımdır. İşte Türkiye’de bunu yapmakta güçlük çektik ve Bunlar tarafından da yönetildik. Halada Türkiye’de jakoben oligarşi gibi, biraz mürekkep yalamış, biraz kitap sayfası çevirince adam olduğunu zanneden cahil bir takım insandan bahsediyorum. Halkımız onlara çok güzel isim takmıştır. Onlara “kitap yüklü merkepler” demiştir. Ne yazık ki Türkiye son 200 yıldır bir aydın ihanetine maruz kalmıştır. Bu bir münevver düşmanlığı değildir. Rahmetli Sait Çekmegil Malatya’da bir halk adamıydı. Ortaokulda birlikte okumuştuk. Bizi gerçekten küçük görenlerden bahsediyorum. Bu küçük görüş sonradan gazetedeki köşe yazarlarıyla hatta mankenlerin bile ağzına düştü. Aysun diye bir hanım var. Bugünlerde televizyonlarda çok ciddi konularda tartışıyor. Biraz lakayt lafları da var. Magazin okumam, ama bir magazin dergisinde “Aysun’un fikri geldi” diyor. İhtiyacı var gibi. Aysun’un fikri geldiğinde geçtiğimiz yaz şöyle bir şey dedi; “Nasıl olur? Dağdaki çobanla benim oyum aynı olur mu?” dedi. Bende oturdum bu hanım efendiyi ciddi ciddi karşıma alıp “ elbette bir değil, olur mu? Onunki sizinkinden daha değerli olur ” dedim. Niye öyle diyorum, aslında hepsinin eşit olması lazım. Demokrasi siyasi haklarda eşit olur. Gerçekten bazı dağdaki çoban diye alay ettiğimiz öyle çarıklı insanlar var ki ilkokul mezunudur. Hatta hiç tahsili, terbiyesi de yoktur. Ama irfanı vardır. Bizim insanımız irfanla ilimi hep ayırmıştır. Her alim arif olmaz. Alim olmamak suç değildir ama arif olmamak gerçekten büyük bir eksikliktir. İşte bizim insanımız, Kahramanmaraş’ın, Elbistan’ın insanı, Türkiye’nin, bizim milletimiz arif bir millettir. O yüzden de kendisine hak veren rejimleri, sistemleri çok yakından anlar. Aynı şekilde bir de Bekir Coşkun’un göbeğini kaşıyan adamı vardır. 23 Temmuz’dan sonra kızıp “göbeğini kaşıyan adam” dedi. Bende “ biz göbeğini kaşıyan adamız, ben hafifgöbekliyim de, arada sırada kaşınır” dedim. Ama birde senin gibi poposunu kaşıyan adamlar var dedim. Seçimlerden sonra. O aslında alay edilen millet, aslında değerli bir millettir. Bu iş, Bekir Coşkun ile Aysun Kayacı’ya kalmış bir şey değil. Bu iş İngiliz demokrasilerinde başlamıştır. Halk ile 1790 yıllarında jakoben tartışmaların içine girmiştir. Yani eğitim, kültür seviyesi ile siyasi hak kullanımı konusudur. Hatta denilmiştir ki “belirli eğitim seviyelerinde ki kişilere daha fazla oy hakkı verilir”. Onun oy hakkı 2 sayılır. Son derece yanlış bir sistemdir. İşte bu tepeden inmeci, anti demokratik insanlar 200 yıldır Türkiye’nin başının belası olmuştur” dedi.